Eyüp TOSUN
Duran Çetin’in art arda iki öykü kitabı çıktı. Beka Yayınları arasından çıkan kitaplardan birinin adı Büyük Ödül diğeri ise Balkondaki Adam’dır. Ben bu yazımda Balkondaki Adam’dan bahsedeceğim sizlere.
Şimdiye kadar hiçbir kitap kapağı beni bu kadar düşündürmedi desem abartmış mı sayılırım? Hiç de sayılmam! Balkondaki Adam’ın kapağı beni çok etkiledi. Kapak üzerine düşünmem kitabı okumaktan daha da uzun sürdü. Eliyle yüzünü kapatmış bir adam portresi ile karşı karşıya kalıyoruz kapakta. Ama renk uyumu ve fotoğraf kompozisyonu gerçekten de harika. Genelde insanlar bir kitabı alacakları zaman öncelikle hemen arka kapağını çevirirler ve orada kitap hakkında yazılanları okurlar. Haksız da değillerdir. Balkondaki Adam’da ise bu durum farklıdır. Çünkü bana göre kitabı okuyucuya okutacak şey arka kapak tanıtım değildir. Belirttiğim gibi ön kapak tasarımıdır. Bakalım sizler kitabı görünce bana hak verecek misiniz?
Kitap; Caddedeki Yalnızlık, 30 Yıl Sonra, Bir Kuş Uçtu, Balkondaki Adam, Ben Seni Ararım, Âdem’in Oğulları, Kavun Tarlası, Deli ve Durmuş, Islak Hayat, Satıcı, Hacı Murat, Kırlangıçlar, Gelinlik Kız, Beynamaz, Yangın, Adliye Koridoru, Zekât, Gece ve Gündüz adlı toplam on sekiz öyküden oluşmaktadır.
Duran Çetin, okuyucuyu bir yerinden yakalamayı iyi biliyor. Ve bunu ustalıkla öykülerine yansıtıyor. Kitapta genel olarak sade bir dil kullanılmıştır. Bilemeyeceğimiz kelime de yok denecek kadar azdır. Öyküler akıp gitmektedir. İnsanı kendine tıpkı bir mıknatıs gibi çekmektedir. Öykülerdeki kurgu, kusursuzdur.
Öykülerde anlatılan yaşamlar, anılar, acılar, sevinçler, hayretler kısacası her şey bire bir hayatın içindendir. Yani her bir öyküde sanki kahraman bizizdir. Ve biz yaşıyoruzdur sanki anlatılanları. Şüphesiz her eserin okuyucuyu bir şekilde bir yerinden yakalaması lazımdır. Eğer okuduğumuz eserde kendimizden bir şeyler bulamazsak o eseri her ne kadar okuyup bitirsek de bize sıkıcı gelmiştir.
Balkondaki Adam’ın hepimizi bir yerimizden yakalayacağı kanaatindeyim. 30 Yıl Sonra adlı öyküde, mesleğine yeni başlamış bir gencin çok acıdığı için çıkarıp parasının yarısını adama hiç düşünmeden vermesini ve aradan 30 yıl geçmesine rağmen o adamın yine aynı tavırlar içinde olduğu görmesi tam bir kara mizahtır. Sonra Zekât adlı öykü de hakeza böyledir. Bakın etrafınıza lütfen. Bunlar gibi yüzlerce örneği bizzat sizlerde yaşıyorsunuz. Öyle değil mi?
Duran Çetin, bazı öykülerinde de bizlere mesaj vermekten zevk duyar. Bunu yaparken kelimeleri kafasında kurduğu olaylara mükemmel bir şekilde yerleştirir. Verdiği mesajlarla bizleri düşündürür, gülümsetir ve hayatın hangi şekillerde devam ettiğinin farkına vardırır. Ders vermez mi peki Duran Çetin? Deli ve Durmuş, Beynamaz adlı öykülerinde insanlığımızı sorgulatır bizlere.
Öykülerin hiç biri bitmiyor bence. Yazar bilerek koyuyor noktayı. Öylesine. Okuyucuya bırakıyor belki de bazı şeyleri. Hiç bitiremediğim öyküler oldu benim. Ya da çok değişik yerlere götürdüğüm öyküler. Bakalım sizler neler yapacaksınız?
Balkondaki Adam adı da boşa değildir hani. Öykülerde bunu çok iyi hissediyorsunuz. Çünkü süper bir gözlemciyle karşı karşıyayız. Sanki biri daima hayatı tüm canlılığıyla izliyor ve notlar alıyor. Bunu yaparken de büyük bir zevk alıyor. Ve saklanıp gizlenmiyor da. Çok cesur bir şekilde olaylara karışıyor ve böylece de bizden biri olduğunu kanıtlıyor.
Sahi, kim bu Balkondaki Adam yahu?
Duran Çetin mi dersiniz?
Bilmem…