Öykü
BEKA YAYINLARI
112 sayfa
Satın Almak İçin Tıklayınız
KÜL YIĞINI
Kül Yığını isimli öykü kitabı yazar Duran Çetin’in yayımlanmış 15. Kitabıdır.
15 ayrı öyküden oluşan kitap üç bölümden oluşmuş. İlk bölümde 6 öykü yer almış. İkinci bölümde sadece iki öykü var. Üçüncü bölümde yedi öykü bulunuyor.
İlk bölümdeki öyküler klasik tarzda kısa öyküler. Günlük hayatta karşılaşabileceğiniz gerçek ya da gerçek oma ihtimali çok yüksek olaylar kaleme alınmış. Öyküleri okurken kendinizi içinde bulma ya da kahramanlarından birinin siz olduğu kanaatine ulaşmanız mümkün. Sizi sizin düşündüğünüz gibi içten yaklaşımlarını aynı samimiyetle anlatışı da eklenince elinizden bırakmadan bitireceğiniz bir eser ortaya çıkmış oluyor.
Tramvay Hocası isimli öyküyle başlayan kitap gündelik konuşmalar içinde ince bir düşünce ile çıkarılması gereken mesajı çokbilmiş, her şey hakkında konuşan ve bilgisi olduğunu göstermeye çalışan insanlar için söylenenleri öykü kahramanı adama söyletiyor.
Tramvayın metal koltuğunda oturan sarışın orta yaşı henüz geçmiş, yorgunluktan göz kapakları düşmüş, sıcaktan bunalmış olan adam gözlerini kısarak kadınlara seslendi:
-Deminden beri konuşmalarınızı istemeden de olsa duydum. Merak ettiğim, toplumda bunca alkolik, bunca ahlaksız, bunca hırsız, bunca soysuz, bunca ırz düşmanı varken, neden hacıya hocaya güvenmeyeceğiz ve neden kıyamet hacıdan hocadan kopacak, söyler misin bana? Ya da kime güveneceğiz söyler misiniz?
Tam yerinde ve söylenmesi gerekeni fazla uzatmadan söyleyen kahraman niceleri ile karşılaştığımız tepki verdiğimiz olaylardan sadece birisi…
Yağmur Duası isimli öykü, günümüz insanının düştüğü modern algılama yanılsamasını dile getiriyor. Susuzluk ve yağmur beklentisi içindeki insanların karmaşık duygularının çıkış yoluna işaretlerle öyküyü örgü yumağına dönüştüren yazar durumu net ve kısa cümlelerle ortaya koymuş.
Soluyan, solurken da sanki boğuluyormuşçasına sesler çıkaran tavuklar, horozlar, kuşlar…
Artık sesi çıkmaz olmuş kuzular, oğlaklar, koyunlar, keçiler, atlar, eşekler, inekler… Ya çocuklar! Yüzdükleri, kısa günde kırk kere girdikleri dere kurumuş yok olmuştu. Böyle giderse içecek su bile bulamazlardı belki de…
İşte bu yüzden bitiyordu. İşte bu yüzden dermansızlık sızısı vardı her bir zerresinde. Istırap veriyordu olabildiğince. Alabildiğince üzüntü ile yoğruluyordu yüreği, vicdanı ve gönlü…
Ve geri çevrilmeyen kapıdaki isteklerle rahmete Kavuşma anını nezih bir anlatımla yağmur duası ritüelinin aslına uygun şeklini de anlatmış…
Kuyu öyküsü köylülerin su ihtiyacını karşılayacak kuyunun açılma öyküsü. Rafet’in cömertliği ve çalışanlara olan insani yaklaşımının nelere kadir odluğunu açıkça irdeleyerek iyiliğin, ikramın insanı sevilesi hale getirdiğini ifade ediyor.
Cebimizin Bereketi Artsın öyküsü ayrı bir pencere aralıyor huzur yolculuğuna. İnsanın mutlu olmasının/olabilmesinin sebep sonuç ilişkisi üzerinden anlatıyor. Veren el olmayı öğütleyen öykü, hayata farklı açılardan bakıp insani özelliklerimizi ön plan çıkarma çabası ile dünya için mal biriktirmenin neticelerini de kısaca özetliyor.
Karizma Telefon öyküsü günümüz teknolojisi ile iç içe bir anlatım. Çocuklardaki cep telefonu hevesinden hareketle bir yanlışın dile getirilişidir üstelik hiç sıkmadan ve bıktırmadan. Bir ders veriş belki de. Gereksiz harcamaların zararları ancak bu kadar etkileyici anlatılabilirdi.
Bir Gün O Geldi Yanıma. Yazar öğretmenlerini unutmamış. Hocalarıma, diye yazmış bu öyküyü. Yazarın duygu yüklü anlatışı belki de birebir kendi hayatından kesitler yansıtıyor. Oldukça gerçekçi bir anlatımdan bu çıkarımda bulunulabilir. Onlara olan minnettarlığının bir yansıması… Onların yaptığı fedakârlığın öyküleştirilmesi güzel olmuş. Yazar öyküde kendine de bir çıkarımda bulunarak onların yaptığı görevleri kendisine de yükleyivermiş…
Turist İkramı öyküsü sonuç itibariyle bir hayli ilginç. Bu da olur mu, dedirten bir konu. Ama sonunda gülümsetmesini başarmış. Bir yaşlının duygu dünyasından yansımalarla günü mezcetmek kolay değil. Yazar bunu başarmış durumda…
İkinci bölümdeki öyküler yazar Duran Çetin’in öykülerinde gördüğümüz ve alıştığımız çok kısa öykülerden ayrılıyor. Diğerlerine göre oldukça uzun sayılabilecek iki öyküden oluşuyor.
İlkinde On Dönüm Kabak bir hayli ilgi çekici. Karadeniz fıkralarını aratmayan gerçek bir olaydan hareketle yazıldığı öykünün akışımdan anlaşılıyor. Bütün hayallerini on dönüm kabağa bağlayan adamın yaşadıklarını hazin hazin anlatıyor. Bütün gayretlerinin ürününü alacakken son anda yaşadığı olay örgüsü unutulmayacak öykülerden olmaya aday…
Bu bölümün ikinci öyküsü Anaaa! Duuuz! öyküsü dikkat çekici ve oldukça çarpıcı. Kendilerini akıllı sanan ve herkesten iyi düşündüklerine inanan uyanık gurubun nasıl dolandırıldığını iz bırakacak kadar etekleyici ve ders verici…
Son bölümdeki öyküler çoğunlukla dergilerde yayımlanmış öykülerden oluşuyor. Anlatımdaki modern tarz kendini hissettiriyor.
Atama Kapısı öyküsünde bir meczubun yaptıklarından hareketle kim deli, sorgusuyla dilenciliğin farklı bir boyutuna parmak basmış…
Kül Yığını Ve Bir Adam öyküsü kitaba da isim olmuş. Şehrin kalabalığında yalnızlık yaşayan bir adamın geçim deri içinde küçük daire içindeki hayatının öyküleştirmiş. Devasa apartmanlar arasında kaybolan kaybolurken yalnızlaşan yalnızlaşırken köşesine sinen bir adamın çarpıcı öyküsü. Günümüz insanının yaşadığı bunalımlı anları çok güzel bir şekilde oldukça edebi bir dil ile etkileyici bir anlatımla duygusallık içinde bir ufuk açılımı denemiş.
"Adam, dakikalarca yangın enkazının etrafında dönüp durdu. Sağına soluna bakmadan dönmeye devam etti. Artık onun için dünyada olup bitenlerin çok önemi yoktu. Az ötede akıp giden büyük caddeden habersizdi. Ya da insanların, arabaların, tramvayın, trenin geçip gitmesi önemli değildi. Kat kat göklere uzanan apartmanlar arasına sıkışmış küçücük yerde kendini hiçlikte kaybetmiş gibiydi. Şehri boydan boya bölen, alt ve üst geçitlerle süslenmiş caddenin debdebesinden, şehrin şaşaasından, insanların çığırtılarından habersizdi sanki…"
Dolmuş öyküsü ile şehirdeki kalabalık arasında dolmuşlarda yaşanan sıkışıklığa atıfta bulunarak bir anlık dolmuş içindeki yaşananları soluklamış…???
Almazsan Alma adlı öyküde sıkıntılı bir halin hayata yansımasını bir satıcı üzerinden anlatan yazar, satıcıların can sıkıcı tavırlarını anlatmış.
Hırsız öyküsünde ekonomik zorluklardan dolayı elindeki altınlarını satmaya çalışan kahramanın başına gelenleri anlattığı öyküde insanın tipine göre değerlendirmesinin verdiği sıkıntıları anlatmış.
Çiğ Köfte müşterinin kendin beğenmiş tavırlarıyla zor durumda bıraktığı lokantacının tepkisinin psikolojik yaklaşımlarla anlatıldığı bir öykü ve seçilen konu oldukça dikkat çekici.
Çayın Parasını Ver, farklı bir yaklaşımla toplumda yaygınlaşan kendinden başkasını düşünmeme ve dilencilik yollarından birini vurucu bir şekilde anlatmış…
Duran Çetin’in bu kitabında ve diğerlerinde gördüğümüz bir gerçeklik var: Gözlem. Yazar hayatın her anını güzel bir gözlem ile öyküyü sokakta, caddede ve her yerde yazıyor. Bazen evde, bazen sokakta kalabalığın arasında, dolmuşta, parkta ya da tramvayda yaşananlar üzerinden kalem oynatıyor.
Okuma oranına katkı sağlayacak, herkesin sıkılmadan okuyacağı içtenlik ve kullandığı sade, arı duru Türkçesiyle kendine çizdiği çok özel yolu da ortaya koymuş durumda. Belirlediği bu faydalı olma esaslı yolda oldukça başarılı öyküler kaleme alıyor.
Temiz bir dil ile günlük yaşamdan uzaklaşmadan yakın geçmişteki bazı kelime ve kavramları kullanarak akılda kalacak ve unutulmayacak şekilde satırlar arasına serpiştirmiş.
9. Öykü kitabıyla öykü dünyasında temelli olarak hak ettiği yeri aldığını düşündüğüm yazar Duran Çetin’in her hikâyesi okuyucuya ayrı ufuk açmakla kalmıyor kültürümüzü geleceğe aktarma gayretiyle konularını seçiyor...
KİTAPLA İLGİLİ YAZILAR
HÜZEYME YEŞİM KOÇAK, KÜL YIĞINI
Edebistan, 01 Aralık 2010
Duran Çetin, yeni öykü kitabı “Kül Yığını” ile karşımıza çıkan; yazıyı gerçekten seven, çalışkan bir yazar.
Bir Kucak Sevgi, Güller Solmasın, Kırmızı Kardelenler, Sana Bir Müjdem Var, Gözlerdeki Mutluluk, Balkondaki Adam; öykü kitaplarından bazıları… Romanlarını saymıyorum.
Öyküleri zengin konularıyla dikkat çekiyor. Sıklıkla Anadolu insanının hikâyesini sade, akıcı bir şekilde işliyor. YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ