HATİCE SAKA-YENİ ŞAFAK GAZETESİ
Hikayeleriyle tanınan Duran Çetin, Büyük Ödül ve Balkondaki Adam kitaplarıyla karşılıyor okuyucuyu. Yazar, küçük ayrıntılarda gizlenen zenginlikleri ve iyi insan olmanın sancılarını taşıyor satırlara
Bu kitabımda balkon imgesi farklı anlamlar yüklenerek fazlaca yer aldı. Belki de bunun yanında düşünmenin gerekliliği ve düşünen insan modellemesi yapılıyor. Balkon, çoğu zaman insanın düşünmek için kullandığı bir araç mekân. O zaman balkon bakış açısı da olabiliyor. Hayatın devam ettiğini de, hayatta yapılan birçok konuşmanın, davranışın anlamsızlaştığını da, kent yaşamının cenderesini ve sıktığı, bunalttığı insanların çıkış yeri olarak da görülmesi pekâlâ mümkün. Bir de beton yığınları içinde kalmış olmanın, bunalmanın, kalabalıkta yalnızlık içinde kalmanın bir yansımasıdır balkon imgesi.
Ama insanın hayatı hep bir arayış, bekleyiş içinde değil mi? Yaratılıştan beri insanlar arayış peşindeler. Günümüz insanının arayışı daha farklı bir boyutta devam ediyor. Ve öze dönüş beklentisiyle ömürlerini tamamlıyorlar. Biz de insanın öyküsünü yazıyorsak bunların olması çok tabii. Bu bekleyişi ve arayışı değişik duygularla beslenmesi bütünleşmesi de bir başka gerçeklik. Kaygısız olmamak da mümkün olmayacağı varsayımı ile Balkondaki Adam kitabımdaki öykülerimde tespitlerinizin doğruluğu muhakkak.
Evet, ben öykü yazmada gözlemi çok önemsiyorum. Birçok öykümde bunu görmek, söylemek mümkün. Öykü konusunun gerçekleşebilir olması, gerçek hayatta yer bulması benim için kıymetli bir seçim. Gezdiğim, gördüğüm, yaşadığım olaylarda gözlem yaparım. Bu kitaptaki öykülerimin çoğu da dediğiniz gibi gözlem neticesidir denebilir.
Eğitimci olmam olaylara bakışımı, düşüncemi çok etkiliyor. Yıllar boyu yaşadıklarım, tecrübelerim bir anlamda beni zorluyor; eğitici olmayı, kısa yoldan faydalı olmayı gerektiriyor. Hikâyelerimde roman çalışmalarımda bu hep hissediliyor. Ben de bunu bile isteye yapmaktan mutlu oluyorum. Yazarlığımda eğitimci olmamın büyük etkisi var elbette, olmalıdır da. Öğretmen olmam, hayat bakış açımı da etkileyip değiştiriyor. Yıllarca gençlerle birlikte olmak onları anlamak, onlar gibi düşünmek, onların sıkıntılarını görmek ve onlara gerçek çözümler bulmak yazdığınız yazının türü ne olursa olsun ana etken oluyor.
Yazdıklarımda hayatı yakalamak, gündelik yaşamın kenarında, kıyısında, kimi zaman arkasında kalmış kahramanların dilinden sözler, tavırlarından ibretli sahneler dökerek diriltici mesajlar vermek, çoğu yazarın ihmale uğrattığı sosyal hayatın metafizik duruşunu okuyucuya hissettirmekse “mesaj” dediğiniz, evet bunu yapıyorum.Roman ve öykülerimi “iyi insan” üzerine kurgulayan biri olarak, iyi insanların yetişmesi ve topluma kazandırılması hedefiyle yazmanın gereğidir bu durum. Kültürel yozlaşmanın toplumu sürüklediği yokluk uçurumundan kurtarma adına çaba sarf ederken “mesaj” olmadan yazmak mümkün olabilir mi? Bütün öykülerimde mesaj kaygısı var demek doğru olmaz. Bazen kendiliğinden ortaya çıkıverir, bazen satırlar arsında gizli kalır, bazen okuyucunun anlayışına bırakılıverir… Maksat faydalı olmaktır. “Ya hayır söylemek ya da susmaktır” güzel olanı…
Aslında bu söylediğiniz son zamanlardaki öykülerim için geçerli. İlk dönemdeki öykülerim gerçekten uzun sayılabilir. Öykülerin kısa olması benim için özel bir tercihtir. Kısa yazmayı kısaltmayı, vurucu bir şekilde uzatmadan yazmayı tercih ediyorum. Ama bazı öyküler kendiliğinden uzar, uzun olma öykünün tercihidir.
2010 yılında çocuk kitabı çıkaracağım
Elbette. Ben öyküden vazgeçemem. Belki de kendimi, düşündüklerimi, çevremde olup bitenleri, insanları öyküyle daha kolay ya da daha güzel ifade ettiğimi sanıyorum. Öyküye devam. Ama ben roman da yazıyorum. Yayımlanmış dört romanım var. Yayımlanmayı bekleyen romanlarım da mevcut. Son zamanlarda biraz daha çocuk yazınına kaydığımı biliyorum. Çocuk öyküleri, masalları, romanları ve çocuklar için serüven kitaplarım 2010 yılı içinde yayımlanacak inşallah. Her şeye rağmen öyküye devam…
Evet, aslında kendimi hikâyeci hissediyorum. Hikâye yazmak beni rahatlatıyor, hikâyelerde kendimi buluyorum ya da arıyorum. İnsan olma hikâyesinin peşindeyim. Ya da kısacık bir ömrün hikâyesini anlamaya çalışıyorum. Ama sadece benim için hikâye değil roman da var. Romanı da önemsiyorum.
20.01.2010
KAYNAK: YENİ ŞAFAK GAZETESİ