Konyalı yazarlarımızdan Duran Çetin’in son kitabı Kırmızı Kardelenler Beka Yayınlarından çıktı. Kitabı ve öyküleri üzerine yaptığımız söyleşiyi severek okuyacağınıza inanıyoruz.
M. Ali Köseoğlu “Kırmızı Kardelenler, Duran Çetin’in, Anadolu’nun kavurucu yazından ve dondurucu kışından dahası sımsıcak ve yanık bağırlı insanlardan kareler bulacağınız, anlamlı, gerçekçi ve çocuksu duyguları yaşayacağınız, sizi gençlik yıllarınıza götürecek öyküler kitabıdır... Refik Halit’le başlayan Memleket Hikâyesi’nin son temsilcilerinden olan Duran Çetin’in Kırmızı Kardelenler’i dışında Bir Kucak Sevgi, Güller solmasın adlı iki öykü kitabı, Bir Adım Ötesi adlı da bir romanı yayımlanmıştı…” (Ö.Lekesiz) M. Ali Köseoğlu: Her şeyden önce yeni kitabınızdan dolayı sizi kutluyorum. Konyalı yazarlarımızın kitaplarını görmek, okumak bizleri sevindiriyor. Duran Çetin: Teşekkür ederim. Bu tür ilginin çok olması yazarlarımızın daha çok üretmesine sebep olacaktır. M. Ali Köseoğlu: Yeni kitabınızı tanıtır mısınız? Duran Çetin: İçinde on yedi tane öykü olan bir öykü kitabı “Kırmızı Kardelenler”. Hayatın içinden, sımsıcak, gerçek ve duyguların harmanlandığı, bizi anlatan, Anadolu insanını ortaya koyan öyküler… Okurken içinde mutlaka sizden kareler bulacağınız, heyecanlanacağınız, üzüleceğiniz, düşüneceğiniz olaylarla sarmalanmış, iğne oyası gibi örülmüş duyguları yaşayacağınız öyküler… Okuyanı, sımsıcak atmosferlerde gezindirecek içine çekecek, birlikte yaşatacak güzel anlar ve anıları teneffüs ettirecek bir okuma serüveni… -“Kırmızı Kardelenler”in diğerlerinden farkı ne? -Diğerlerinden farkını benim söylemem belki pek doğru olmaz. Bunu okuyucuların ortaya koyması gerekir. Bu benim üçüncü öykü kitabım. Diğerlerinde olan ilk olmanın yanlışlıkları en aza inmiş durumda. Hikâye tekniği açısından da farklılıklar söz konusu. Tabi ki iki günü eşit olan ziyandadır düşüncesinde olan bizlerin kendini sürekli yenilemesi ve çalışması gerekiyor. Kanaatimce bu kitap bunu çok iyi ortaya koyuyor. -Yazarken genellikle hangi konulara dikkat edersiniz? -Benim için önemli olan öğretici olması. Yani okuyucuya bir şeyler verebilmek. Sadece yazmak için yazmak benim için geçerli değil. Yazıyorsam faydalı olmayı amaçlamam gerekir. Gerekirse açık bir şekilde çıkarılması gereken dersi yazmaktan da kaçınmam. Dedim ya maksadım faydalı olmak. O zaman bu işi faydalı olma esasına oturtmalıyım. Bunu da yaptığımı zannediyorum. Toplumun içinde bulunduğu ahlaki yozlaşma beni çok rahatsız ediyor. Bunun önlenmesinde katkım olursa kendimi bahtiyar addedeceğim. Ana baba hakkından tutunda komşu ilişkilerine kadar… Toplumun özlediği güzellikleri öykülerle genç ve çocuklarımıza aktarabilmek, onlara yön vermek… Bizi biz yapan değerleri öğretmek, yazdıklarımla anne ve babalara yardımcı olmak düşüncesiyle yazmaya çalışıyorum. -Kitaplarınıza olan tepkiler nasıl? -Kitaplarıma olan tepkiyi, iyi yolda olduğumun ifadesi olarak değerlendiriyorum. Son kitabım Kırmızı Kardelenler, Türkiye’nin önde gelen öykü eleştirmenlerinden Ömer Lekesiz tarafından okunup değerlendirildiğini biliyorum. Kırmızı Kardelenler ile ilgili görüşlerinin bir kısmını sizinle paylaşmak isterim: “Kırmızı Kardelenler, Duran Çetin’in, Anadolu’nun kavurucu yazından ve dondurucu kışından dahası sımsıcak ve yanık bağırlı insanlardan kareler bulacağınız, anlamlı, gerçekçi ve çocuksu duyguları yaşayacağınız, sizi gençlik yıllarınıza götürecek öyküler kitabıdır... Refik Halit’le başlayan Memleket Hikâyesi’nin son temsilcilerinden olan Duran Çetin’in Kırmızı Kardelenler’i dışında Bir Kucak Sevgi, Güller solmasın adlı iki öykü kitabı, Bir Adım Ötesi adlı da bir romanı yayımlanmıştı…” Bu kitabın tamamının değerlendirilmesinin de 2004 de yayına başlayacak olan “Hece Öykü” dergisinde yapılacağını duydum. Tabi ki bunlar benim açımdan önemli gelişmeler. Tepkiler farklı oluyor. Kimi okuyucular öyküyü çok gerekli bulmuyor, roman üzerinde yoğunlaşmam gerektiğini söylüyor, kimisi de tam tersini. Ben her ikisi üzerindeki çalışmalarımı sürdürüyorum. Benim için ikisi de önemli. Okuyucuların kitapların akıcılığı ve çok şeyler öğrettiği şeklindeki yaklaşımları benim yazmadaki gayretimi kamçılıyor… -Normal yaşantınız nasıl? Genellikle ne ile uğraşırsınız? -Biliyorsunuz ki ben bir öğretmenim. İşim eğitmek. Gençlere yol göstermek, onları hayata hazırlamak. Bütün gayretim bu yönde. Okulda geçen zamanımın dışında ekstra bir farklılık yok hayatımda. Sürekli yazmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Sanırım bunu da başardım. Her gün az veya çok yazmaya çalışıyorum. Okuyorum. Okumadan olmayacağını biliyorsunuz. Çocuklarıma zaman ayırmaya çalışırım. Onlarla ilgilenmek, onların eğitimini yapmak her babanın görevi. Bunu ibadet aşkıyla yapmak gerekiyor. Çünkü arkasından hayır dua edecek birinin bulunması amel defterinin kapanmasına engel bir durum teşkil ediyor. Bu inançla çocuk terbiyesi üzerinde durulması gerekir. Zira onlar bizim geleceğimiz. Biz onları elinde emanet olacağız. -Öğretmenlik ve yazarlık arasında nasıl bir ilişki kuruyorsunuz? -Yazarlığımda öğretmen olmamın büyük etkisi var. Yazdıklarımı okuyanlar bunu söylüyorlar. Öğretmen olmam, hayat bakış açımı da etkileyip değiştiriyor. Yıllarca gençlerle birlikte olmak onları anlamak, onlar gibi düşünmek, onların sıkıntılarını görmek ve onlara gerçek çözümler bulmak yazdığınız yazının türü ne olursa olsun ana etken oluyor. Tabi ki sürekli velilerle görüşmek sizi neyi yazacağınızı neyin daha faydalı olacağını ve etkili olacağını size gösteriyor. Her şeye eğitimci gözüyle bakmanız. Yazmak istediklerinizi bile çoğu zaman kaldırmanızı zorunlu hale getirebiliyor. Hep en güzelini en iyisini en doğrusunu ve hep en’lerini yapmak, yazmak zorunda bırakıyor. -Medya yeterince eserlerinize ilgi gösteriyor mu? -Aslında bu nokta da bir serzenişte bulunmak gerekir. Toplumu ayakta tutacak ve yön verecek olan kültürdür. Bu kadar hayati önem taşıyan bu hassas noktada medyanın genel itibariyle çok duyarlın olduğunu söylemek çok doğru olmayacaktır. Gönül ister ki bütün basının en önemli ve en çok ilgi çeken, ilk okunan bölümlerinin kültür sayfaları olsun. Gerçekler böyle olmadığını gözünüzün önüne seriyor. Bunda kabahatin bir kısmı da medyanın sanırım. Çünkü bu sayfayı ilgi çekici ve önemini ortaya koyarak hazırlamaları gerekir. Toplumun bu konuya ihtiyaç hissetmesini sağlamak gerekiyor. Bunu da yapacak olan medyadır, diye düşünüyorum. -Yeni kitaplarınız var mı? Biraz da onlardan bahseder misiniz? -Yazar olarak yazma noktasında bir zafiyet ortaya koyarsam, bu iş yürümez. Bunun bilinciyle bir kitabı tamamlayınca, hemen ikincisine başlamak zorundasınız. Hedefim her yıl bir kitap hazırlamak. Bunun için planlı bir şekilde yazıyorum. Şu an bitirmiş olduğum romanın son düzeltmelerini yapıyorum. 2004 yılında bu romanla devam edeceğim. Sonraki yıl da inşallah yine bir öykü kitabı hazırlıklarını tamamlamak üzereyim. Sonraki yıllar içinde aynı şekilde devam etmeyi düşünüyorum. -Daha önceki yayınlanmış kitaplarınızdan bahseder misiniz? -Şu ana kadar dört kitabım yayınlandı. Bunlardan ilk ikisi 2000 yılında yayınlanan öykü kitaplarıdır. Bir Kucak Sevgi arkasından Güller Solmasın çıktı. Bunların tamamı tükendi. 2002 yılında ilk romanım Bir Adım Ötesi Beka Yayınlarından çıktı. Yine bu yıl da aynı yayınevi tarafından Kırmızı Kardelenler ismiyle öykü kitabım yayınlandı. -İnşallah daha nice kitaplara diyorum hocam. -İnşallah! Şunu belirtmek istiyorum: Bu kitapların yayınlanmasıyla Gerek Çumra’nın gerekse Konya’mızın adının duyulması beni çok mutlu etmektedir. Romanda Konya’nın ismi sürekli geçmişti. Öykülerde de Konya’nın varlığı hissediliyor. Bu duygularımı hemşerilerimle paylaşmak istiyorum. -Son olarak kendinizi kısaca tanıtır mısınız? -Konya'nın Çumra ilçesinin Apasaraycık köyünde, 1964 yılında doğdum.İlkokulu köyümde, orta ve liseyi Çumra'da, yüksek tahsilimi Konya’da tamamladım. Öğretmenliğe 1986 yılında başladım. Eskişehir, Tokat, Kulu ve Çumra’da uzun yıllar öğretmenlik yaptım. Hâlen milli eğitim şube müdürü olarak görevimi sürdürüyorum. -Çok içten ve samimi bir sohbetimiz oldu. İnşallah okuyucularımız da bu içtenliğinizi hissedeceklerdir. Beni sabırla dinleyip sorularımı cevaplandırdığınız için teşekkür ederim. -Bu imkânı verdiği için Hâkimiyet gazetesine ve size teşekkür ediyorum. Gazetenizin kültür ile ilgili yayınını artırmasını istiyorum. Kültürün önemi, bir şekilde her yol denenerek basın ve yayında ön plana çıkarılmalıdır. Bu ülkenin geleceği açısından çok önemlidir. Kendi kültüründen beslenmiş nesiller geleceğine güvenle bakabilirler. HAKİMİYET GAZETESİ |