Röportaj: Selim Sebilci
Sitemiz okurları için, sizi tanıyabilir miyiz?
Bir insan. Zaman zaman kendini sorgulayan insan olma gereğinin ifası noktasında yolcuyum. 1964 yılında Konya’da doğmuş yolcu. İlk ve orta öğrenimini Çumra’da tamamladım. Üniversite, için Erzurum ve yine Konya… Öğretmenliğe başladığım yıl: 1986. Halen öğretmenliğe devam ediyorum. Konya’da yaşıyorum. E
vliyim. Aliye Büşra ve Muhammed Enes’in babasıyım.
İlk kitapların yayınlanması zor olur, derler. İlk kitabınız ne zaman ve nasıl yayınlandı?
Bu tespitiniz çok doğru. İlk kitapların yayınlanması gerçekten oldukça zor… Benim serüvenim de farklı değil. İlk kitabımı basacağını söyleyenler vazgeçince bir anda ortada kaldığım düşüncesi ile sarsıldım. Sonra kendi gayretlerimle “Bir Kucak Sevgi” isimli öykü kitabım yayınlandı. Şimdi o kitap defalarca baskı yaptı. Yıl 2000’di.
Dergilerle aranız nasıl? Hangi dergileri takip ediyorsunuz?
Oldukça iyi. Dergiler çok önemli bir görev deruhte ediyorlar. Yazanlar ve okuyucular açısından farklı anlamlar ifade ediyorlar. Dergiler bir okul ya da yazım mutfağı. Dergilerden bahsederken e-dergileri de düşünmek gerek. Mesela Edebistan bunlardan biri. Ben uzun yıllardır öykülerimi burada yayımlıyorum. Belki de ilk çıkışından beri devam ediyorum. Ömer Lekesiz beyin özel gayretlerini ve emeğini de burada zikretmekte fayda var. Öykülerim zaman zaman Hece Öykü, Ayvakti ve Berceste ve Müsvedde gibi dergilerde yayımlanıyor.
Bildiğiniz gibi KONTV’de “Kültür Dünyamız” programını da hazırlayıp sunuyorum. Burada yazar ve şairlerle sohbet ediyor kitap tanıtımlarını yapıyorum. Aynı zamanda dergi tanıtımlarını da ihmal etmemeye gayret ediyorum. Bu sebeple birçok dergiyi takip etme imkânına sahip oluyorum. Yediiklim, Ayvakti, Berceste, Müsvedde, Yüzakı, Temrin, Ribat onlardan bazıları. Bana ulaştırılan bütün dergileri tanıtmayı görev biliyorum.
Sizde iz bırakan kitaplar hangileri? Bu sorunun cevabı kolay değil. Her dönemde farklı etkilenme olacağından farklılık söz konusu. Ömer Seyfettin her zamanın favorisi. Mustafa Kutlu ve Rasim Özdöneren hikâyeleri. Ali Erkan Kavaklı’nın Çığlık romanını çok duygusal bulup etkilendiğimi de söylemem gerekiyor.
Genç yazarlara, yazmaya yeni başlayanlara neler önerirsiniz?
Okumalıyız. Okumadan yazmanın sürekliliği sağlanamaz. Bu da yeterli değil. Sabırlı olmak ve inadına sabırlı olmak gerekir. Belki de inatlaşmak yazıda devamlılığı sağlayabilir. Aceleci davranmamak da bulunması gereken özelliklerden biri.
Önce hangi yazarlar okunmalı?
Bu sorunun cevabını kime vereceğiniz önemli. Bir yazara mı, yeni okumaya başlayan veya okuma alışkanlığını kazandırmak istediklerimiz için mi cevap vereceğiz, tavsiye de bulunacağız.
Ben öykü ve romanlarımı Türkiye’deki az olan okuma alışkanlığına ilk adım atanlar için tavsiye ediyorum. Sürükleyici ve sıkılmadan okunacak kitaplar olarak düşünüyorum. Her dönemin ve herkesin okuyacağı kitapların farklılaşacağını söylüyorum. Ama genel kültürümüzü oluşturan ortak değerlerimizi okumalıyız. Kut
sal kitabımız Kur’anı anlamak gerek. Sonra hadisler… Mevlana’nın eserleri hikâye açısından çok önemli. Düşünce ufku açısından Risale-i Nuru anlamak çok katkı sağlayacaktır. Tabi ki edebiyat alanındaki klasiklerimizi ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarabilmiş değerlerimizi okumak gerek…
Neden yazıyorsunuz?
Her şeyden önce duygu ve düşüncelerimi paylaşmak için, kendimi ifade etmek için, faydalı olmak için, iyi insan olmak için, iyi insan olmaya katkı da bulunmak için… Alışkanlık olduğu için…
Benim için önemli olan yazdıklarımın öğretici olması. Yani okuyucuya bir şeyler verebilmek. Sadece yazmak için yazmak bana uygun değil. Yazıyorsam faydalı olmayı amaçlamam gerekir. Gerekirse açık bir şekilde çıkarılması gereken dersi yazmaktan da çekinmem. Dedim ya maksadım faydalı olmak. O zaman bu işi faydalı olma esasına oturtmalıyım. Toplumun içinde bulunduğu ahlaki yozlaşma beni çok rahatsız ediyor. Bunun önlenmesinde katkım olursa kendimi bahtiyar addedeceğim. Ana baba hakkından tutunda komşu ilişkilerine kadar. Toplumun özlediği güzellikleri öykülerle, romanlarla genç ve çocuklarımıza aktarabilmek, onlara yön vermek. Bizi biz yapan değerleri öğretmek, anne ve babalara yardımcı olmak düşüncesiyle yazmaya çalışıyorum.
Hem öykü hem roman yazıyorsunuz. Kendinizi nasıl tanımlarsınız; öykücü mü romancı mı? Doğru söylüyorsunuz. Bu ay çıkan iki yeni kitabımla kitap sayısı 14 oldu. Bunlardan 5 tanesi roman, 9 tanesi öykü. Bu sayılara bakıldığında öykücü yönüm daha önde görünüyor. Ama bu hafta Gonca Yayınlarından çıkacak “Gökkuşağı Yolculuğu” isimli masal kitabım da çıkacak. Böylece masal türünde de eserimiz olacak. Ama kendimi öyküye daha çok veriyorum. Romandan vazgeçmeyi düşünmüyorum, çocuk edebiyatı içinde masala da devam diyorum.
Öykülerinizi kolay yazar mısınız?
Çoğunlukla yazmalıyım, derim. Soğukluk sevmez yazarlık. Ara verdiğiniz zaman başlamak için özel gayret ister, nazlanır… Bazen de kendimi yazarken bulurum. Bu durum çoğunlukla kafamın içinde cereyan eder. Sonra kâğıda dökülür…
Zamanla değişiklik olsa da öykü yazmada zorlanmam. Esas zorlandığım nokta öykü bittikten sonraki dönemdir. Defalarca okumak ve defolarca değişiklik yapmak…
Öğretmensiniz. Mesleğinizin bir yardımı oluyor mu kitaplarınızda?
Öğretmen olmam yazarlığı teşvik ediyor. Bu yazarlığımın öğretmenliğimde etkisi yoktur anlamına gelmiyor elbette. Yazarlar, her kesimden, farklı alanlarda mevcut. Ama öğretmen yazarların farklı tarafları var.
Öğretmen, eğitmek ve öğretmek için vardır. Yazarlığın da hedefleri aynıdır. Hedef birliği söz konusu.
Benim öykü ve romanlarımdaki tarzımın oluşmasında birinci etken öğretmen olmamdır.
Şu sıralar nelerle ilgileniyorsunuz, neler yapıyorsunuz? Yeni kitap çalışması ya da projeler var mı?
Ben sürekli yazdığım için bir kitap çıkınca yeni bir kitap çalışmasına başlamak gibi bir durum söz konusu değil. Yazmak benim için bir tutku olduğundan her zaman her an kitap ve ya kitapların çıkması mümkün olmaktadır. Yayınlanmayı bekleyen çok sayıda hazır kitaplarım var.