• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=666228323
  • https://twitter.com/durancetin
Site İçeriği

Kültür Dünyamız videoları

> Duran Çetin MÜsvedde dergisinde

Eyüp Tosun (Müsvedde Dergisi Yayın Yön)
“Balkondaki Adam” ve “Büyük Ödül” yazarı Duran Çetin ile konuştuk: “İnsan olma hikâyesinin peşindeyim.”  Duran Çetin edebiyat dergilerinde hikâyeler kaleme alıyor. Hikâyeler ve romanlar yazıyor. Beka Yayınlarından çıkmış;  Bir Kucak Sevgi Güller Solmasın, Sana Bir Müjdem Var, Yolun Sonu, Portakal Kızım, Gözlerdeki Mutluluk, Kırmızı Kardelenler, Minik Göl, Bir Adım Ötesi, Toprak Gönüllüler… gibi kitaplarına 2009’da iki hikaye kitabı daha ekledi: Balkondaki Adam ve Büyük Ödül
Duran Hocam, öykü yazmaya ne zaman başladınız?
Çok zaman önceydi. Yıllardır süregelen bir sürecin başlangıcını hatırlamak benim için zor değil. Gerçek anlamda öykü yazımının öyküsü de ilginçtir benim için. Güzel Konuşma Yazma derslerine girdiğim bir dönemdi. Öykü tamamlama konusuyla başladım öykü yazmaya. Sınıfta yazdığım öykünün başlangıcını verip tamamlamalarını istedim öğrencilerimden. O dönemde yazdığım öyküler Bir Kucak Sevgi ve Güller Solmasın isimli kitaplarımda toplandı. Biraz çocuksudur, samimidir, içtendir, masumiyet yüklüdür. Ama şunu da ifade etmem gerekiyor. Öykü yazmadan önce ben roman yazıyordum. Yayımlanmayan romanlarım vardı elimde. Roman yayımlamayı beklerken öykü kitaplarım çıktı.
Peki, sizi yazmaya iten ne idi? Niçin yazıyorsunuz?
Kendimi ifade etmek, faydalı olmak, düşüncelerimi paylaşma arzusu, geleceğe bir şeyler bir eser bırakabilmek düşüncesi olarak özetlemek mümkün. Belki de biraz kızgınlık ve olumsuzluklara karşı tepki. Bir olaya, bir şahsın tutumuna kızarak başladığım uzun süren romanımı yazmaya başladım. Bunlardan biri de Bir Adım Ötesi simiyle yayımlandı.
İlk yazınız ne zaman ve nerede yayınlanmıştı, hatırlıyor musunuz? O zamanki hisleriniz ne olmuştu?
İlk yazım Eskişehir İki Eylül gazetesinde yayımlandı. O zaman çok sevinmiştim. Bana hız verdi, hem okumaya hem de yazmaya teşvik etmişti. Daha sonra sürekli olarak yazdığım edebistan.com benim için önemli bir yer tuttu. Halen de aylık öykülerimi yayımlamaya devam ediyorum.
Şu an elimde art arda çıkan iki öykü kitabınız var: Balkondaki Adam ve Büyük Ödül. Öncelikle tebrik ederim. Hocam, iki kitapta da yoğun olarak hissettiğim şey; mükemmel bir gözlemcilik oldu. Öyküleriniz için malzemeleri nasıl topluyorsunuz?
Benim için kaynaklar bitmiyor. Bir öykücü olarak en önemli malzeme gözlemlerim. Ben olayları, insanları, çevreyi gözlemlemeyi, gözlem yaparken düşünmeyi, düşünürken kafamdaki oluşumları unutmamak üzere hatırlamayı amaçlayan girişimler olur. Bir çağrışım, bir etkileşimdir çoğu zaman beni öyküye götüren. Bir de dinlemek bana bol miktarda malzeme verir. Komşunun oğlunun yılı geçmiş babasının yanına gelmeyeli… Bir yaşlı kadının odunu yokmuş, dört çocuğuna rağmen ilaç alamayan bir annenin varlığı…
Kendinizi hikâyeci mi yoksa roman yazarı olarak mı görüyorsunuz? 
Evet, aslında kendimi hikâyeci hissediyorum. Ya da hikâyeyi kendime daha yakın buluyorum. Bunun için olacak ki, daha çok hikâye yazıyorum. Hikâye yazmak beni rahatlatıyor, hikâyelerde kendimi buluyorum ya da arıyorum. İnsan olma hikâyesinin peşindeyim. Ya da kısacık bir ömrün hikâyesini anlamaya çalışıyorum. Ama sadece benim için hikâye değil roman da var. Romanı da önemsiyorum. Roman yazmak daha meşakkatli ve uzun. Her ikisinin de güzel yönleri var. Konusuna göre roman ya da hikâye tercihlerim olabiliyor. Şimdiye kadar on iki kitabın sekiz tanesinin hikâye olduğunu söylersem durum daha net olarak görülmüş olur sanırım. 
Sanatçı olmak nasıl bir duygu, anlatır mısınız?
Hani denir ya meşhur bir sözde: Anlatılmaz yaşanır, diye. Bunun gibi bir şey söylemeyeceğim ama bu düşünceyi de yabana atmıyorum. Güzel şeyleri birileriyle paylaşmak, güzellikleri birlikte soluklamaksa maksat, bu hâsıl oluyor zaten. Güzel duyguları, düşünceleri ve fikirleri güzel bir yol bularak gönüllere akıtabilmektir sanatçılık. Bu kadar mühim bir işi gerçek sanatçıya ulaşabilmek için yapma da en büyük mutluluktur.
Niçin yazıyorsunuz?
Bu çok sorulan önemli bir soru. Her şeyden önce duygu ve düşüncelerimi paylaşmak için, kendimi ifade etmek için, faydalı olmak için, iyi insan olmak için, iyi insan olmaya katkı da bulunmak için…
Hangi konuları ele alırsınız?
Benim kurgularım “İyi İnsan” üzerinedir. İyi insanın nasıl yetişmesi, topluma kazandırılması, eğitim ve öğretimini roman ve hikâyelerimde işliyorum. İyi insan oluşumunu sağlayacak, iyi insan donanımına sahip kılacak örnekler sunuyorum kitaplarımda. Kültürel yozlaşmanın toplumu sürüklediği yokluk uçurumundan kurtarma adına bir çaba benimkisi. Toplumun özlediği güzellikleri öykülerle genç ve çocuklarımıza aktarabilmek, onlara yön vermek… Bizi biz yapan değerleri öğretmek, anne ve babalara yardımcı olmak düşüncesiyle yazmaya çalışıyorum.
Sanki elinizde bir kâğıt kalem her zaman hazır oluyor ve siz sürekli notlar alıyorsunuz. Bu, gerçekten de böyle midir?
Bu biraz böyle olur. Etkilendiğim, öykü değeri olacağına inandığım olaylar karşısında unutmamak için kendime göre hafızaya yerleştirme işlemim olur. Ya da çantamdan çıkardığım kâğıda not almayı ihmal etmem. Verimlilik bu not almaya bağlı biraz da. İnsan nisyan ile maluldür. O zaman unutmamak için küçük notlar almak gerekir. Ben de bunu yapıyorum. Hatta bazen bir parkta otururken bir bulutun şekli, bir çocuğun annesine söylediği bir söz, benim öykümün çatısını oluşturuverir. Bunu da not alarak daha sonra yazılmak üzere diğerlerinin yanında yerini alır. 
Öykülerinizin geneli hatta belki de hepsi kısa. Bunu bilerek mi yapıyorsunuz? Ya da bunu benimsemenizin sebebi nedir?
Aslında bu söylediğiniz son zamanlardaki öykülerim için geçerli. İlk dönemdeki öykülerim gerçekten uzun sayılabilir. Öykülerin kısa olması benim için özel bir tercihtir. Kısa yazmayı kısaltmayı, vurucu bir şekilde uzatmadan yazmayı tercih ediyorum. Ama bazı öyküler kendiliğinden uzar, uzun olma öykünün tercihidir. Yapacağınız bir şey olmaz. Genel olarak kısa yazmayı tercih ediyorum. 
Balkondaki Adam kitabınızda gerçekten de balkonda oturup gözlem yapan bir insan hissettiriliyor. Hocam, yazılarınızı balkonda mı yazıyorsunuz?
Birkaç söyleşimde nasıl yazıyorsunuz bu kadar öykü ve romanı diye sorduklarında gülerek balkonda diye cevap veriyorum. Bu cevap dinleyenleri de güldürüyor. Ama işin aslı bahardan itibaren ben balkonumda yazıyorum. Kış günlerinde balkonda yazma imkânı ortadan kalkıyor. O kısa öykülerimin çoğunu caddeye bakan balkonumda yazmışımdır. Yazma işini sadece balkona hasretmek doğru olmaz. Her yerde fırsatını buldukça yazıyorum. Balkondaki Adam, düşünen bir adam işte. Allah’ın verdiği aklı kullanarak aksaklıklara çözüm arıyor, hayatın gereklilerinin peşinde. İnsan denen meçhulün insani ve gayrı insani davranışlarının yansımalarını irdeliyor. Sokakta olanlara bakıyor. Bir iç yolculuk içinde koşuyor. Soruyor, sorguluyor, eleştiriyor, düşünüyor, çözüm üretiyor, çözümsüzlüğün kıskacında kıvranıyor… 
“Büyük Ödül” neyin peşinde?
Her insanın büyük ödül peşinde olması en tabii olanı. Tabi bu büyük ödül, inanç ve beklentilere göre değişebiliyor. Biri için nihai olarak büyük ödül vardır; Cennet mesela. Birileri için dünyada bir makam veya mevkie, paraya kavuşmadır.Burada yazarın dünyaya bakış açısını ortaya gören dışarıda gördüklerini yansımalarını paylaşmasıdır. “Balkondaki Adam” iç yolculuklara, nefis muhasebesine yoğunlaşırken, “Büyük Ödül” dışarıda olup bitenleri, gözlemlere dayalı olarak doğruyu ve güzeli bulma yolunda bir çabadır sadece. 
Öykülerinizde sevinçlerimizi, acılarımızı içtenlikle kaleme alıyorsunuz, ama her iki kitapta da bazı şeylere muhalif bir tavır da sergiliyorsunuz. Duran Çetin, gerçek hayatta nasıl biridir? Muhalif midir mesela?
Muhalefet etmek gereken durumlarda muhalif olmak gerekiyor. Zaten sanat biraz muhalif duruşla güç kazanmaz mı? Gerektiğinde bunu bir duruş ile ortay koymak görevimiz. Gerçek hayatta nasıl biri oluşum konusunu benim anlatmam kolay değil. Kişi kendini nasıl anlatabilir ki? Ama bazı özelliklerimi söyleyebilirim. Sözümü gerektiği zaman çekinmeden söylerim. Bunu karşıdaki insanları kırıp dökmeden yapmayı tercih ederim. Duygusallığım vardır. Hayatta bunun fayda ve zararlarını da yaşıyorum. 
Öyküleri okurken sanki önceden yaşanmış da sonradan kaleme alınmış gibi geldi bana. Gerçekten de öyle mi Hocam?
Gerçek öyküler çoğunlukta. Bu tespitinizin olayların hem gerçek, hem katışıksız oluşundan kaynaklandığını sanıyorum.
Okuyucuya tebessüm ettirmeyi de başarıyorsunuz, düşündürmeyi ve hüzünlenmeyi de. Sizin bir yazar olarak kendinize yakıştırdığınız duygu hangisidir?
Ben öğretmenim. Konuyu anlatırken güldürmeyi tercih ederim. O zaman çok daha kolay öğreniyor öğrenciler. Öyle konular var ki mutlaka hüzün ile etkili ve kalıcı olacaktır. Düşünmek ve düşündürmek zaten insanın görevi. Durum böyleyken bunların hepsinin öykülerime yansımış olduğunu söylemenizden mutlu oldum. Bunların hepsi benim özelliklerim zaten.
Duran Çetin kimdir, ne yapar, nasıl yaşar?
Bir âdem işte, diğerleri gibi. Konya’da Mevlana’nın manevi ikliminde soluklanır. Öğretenlik yapar. İnsanlar gezerken eğlenirken oturup yazmayı tercih eder. Okumayı sever. Yer içer, gezer, çocuklarıyla ilgilenir, toplumun parçası olarak yaşamayı görev bilir… 
Duran Çetin’i takip etmek isteyen okuyucuları ona nasıl ulaşır? Duran Çetin nerelerde yazar?
www.durancetin.com web adresinden ulaşabilirler. Edebistan, Edebiyat Ufku, Ay Vakti, Hece, Yedi İklim, Berceste, Müsvedde, Ribat…
Duran Çetin’in ilerideki hayalleri nelerdir? TÜYAP İstanbul’a onur konuğu olmak ister mi?
Edebi olarak hayallerimi soruyorsanız, sadece faydalı eserler üretebilmek. Okuyanların istifade edeceği bir yolda ilerlemek. Benim dünyada verilecek payelerin önemli olmadığını söylersem hayallerimin de çerçevesini belirlemiş oluruz sanırım.
Hâlihazırda yeni çalışmalar var mıdır? Varsa biraz anlatabilir misiniz?
Benim çalışmam süreklilik arz eder. Bir kitap çıkınca yerine yenisini ya da yenilenini koymadan rahat edemem. Benim yayımlanmaya hazır onun üzerinde öykü ve romanlarım var. Sadece bununla sınırlı değil çalışmalarım. Son zamanlarda çocuklara yönelik çalışmalarım yoğunlaştı. Masal, öykü, serüven yazılarım yayımlanmaya hazırlanıyor…
Sanatınızı tamamen halk için yaptığınız ortadadır. Bu fedakârlık nedendir?
Evet doğrudur. Faydalı olmak, anlamlı bir iş yapmak, ya hayır söylemek ya da susmak…
Paylaş

2693 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
SÖYLEŞİ VE İMZA
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi8
Bugün Toplam90
Toplam Ziyaret344286