Ali Erkan Kavaklı
aekavakli@hotmail.com
NEFSİN KIRALLIĞI VE BURNUNUN SÜRTÜLMESİ
05/08/2013 “Muhakkak ki nefsim kötülüğü emreder, merhametli Rabb’im müstesna.” buyurur Hz. Yusuf. İnsan kendisini ölümsüz ve hayatı ebedi olarak tasavvur eder. İstediği gibi hareket etmek ve dilediğini yapmak ister. Canımın istediğini yaparım, der nefsimiz sık sık. Dünya ve etrafımızdaki varlıklar, her gün aynı yerde göründüğünden, nefis tul-u emel peşinde koşar. Hâlbuki hiçbir şey yerinde kalmaz, zaman geçer, her şey değişir. İnsan bir yolcudur. Ana rahminden başlayan yolculuk; çocukluk, gençlik, olgunluk ve ihtiyarlık istasyonlarından geçtikten sonra kabre ulaşır. Kabirden haşre, oradan da cennet veya cehenneme gidilecektir. Nefis, hayatın sonunu düşünmek istemez. O hayatı bugün kabul eder ve kendini sınırlamak istemez, gönlüne göre yaşamayı arzu eder. Nefsi dizginlemek ve onu hizaya getirmek zordur. Nefsi terbiye etmek uzun emek ve gayret ister. Evvela hayatın faniliğini ona kabul ettirmek gerekir. Fani ve haram zevkler, insanı günah cehenneminde perişan eder, bunu anlatmak gerekir. Ölümlü dünyada günah bataklığına düşmek, insanı ahiret yolculuğunda mahveder. Aslında nefis bunları bilir fakat derin bir tefekkürler hayatın faniliği üzerinde düşünülmezse nefis bunları bilmezden gelir. Ramazan münasebetiyle nefisle kavgaya tutuşmalı ve ömür boyu bu kavgayı asla terk etmemeli. Nefse savaş açma cesareti gösteren insan nefse şöyle demeli: “Ey nefis, bu hayat senin değildir ve hayat sana istediğin gibi yaşa, istediğini yap diye verilmemiştir. Hayat bir emanettir, emanete hıyanet etme, yoksa cehennemde ceza çekeceksin. Sahip olduğumuz hayat, göz, kulak, el, ayak, beyin kalp gibi harika ve mucize organlar bize Rabb’imizin emanetidir. Bunları çarşıdan, pazardan, marketten almadık. Bu harika organların yedeği yoktur, alınıp satılır şeyler değildir. Emanet sahibi Rabb’imiz, bize Kur’an-ı Kerim’i göndererek bu emanetlerin nerede kullanılacağını bildirmiştir. Firavunluğu bırak, sen kendine malik ve sahip değilsin. Zamanı durduramazsın, gece ve gündüzün değişmesini, zamanın geçmesini engelleyemezsin. Ölüm yolculuğuna mani olamazsın. Kabir kapısını kapayamazsın. Aciz ve zayıfsın, bir mikroba yenilirsin. Kışın soğuktan, yazın sıcaktan şikâyet edip duruyorsun. Ölüm kapını çaldığı zaman Azrail’e engel olamazsın. İnsanlığın kabir kapısından geçip ahiret yurduna sevk edilmesine mani olamazsın. Hazcılığı bırak, yarınları düşün. Bir gün ister istemez gireceğin kabir yurduna bak. Ölümü düşün ve hesap gününü hatırından çıkarma. Hesabını veremeyeceğin amelleri işleme. “Her nefis ölümü tadacaktır, sonra dönüş bizedir.”buyurur Rabb’imiz. Bu fermanını unutma! “Lezzetleri acılaştıran ölümü sıkça düşün.”buyurur Sevgili Peygamberimiz(sav). Bu tavsiyeyi kulağına küpe yap. Hayat fani, dünyaya gelen geçer, konan göçer. Hayat, göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Yunus Emre ne güzel dillendirmiş: “Geldi geçti ömrüm benim Bir yel esip geçmiş gibi. Hele bana şöyle gelir Bir göz açıp yummuş gibi. İş bu söz Hak tanıktır Bu can gövdeye konuktur. Bir gün ola çıka gide Kafesten kuş uçmuş gibi.” Geriye baktığında elinde elem verici günahlar, pişmanlık ateşiyle kalbini yakan isyanların kalmasın. Akıbeti görmeyen kör hissiyatla hareke etme. Kalp ve aklın dürbünüyle geleceğe bak. Çocuklukta gençliği, gençlikte ihtiyarlığı, ihtiyarlıkta ölümü gör. Kabir kapısını çalacağın günü unutma. Senin için de sela verilecek. O güne iyi hazırlan. “Sela verile kastımıza Gider olduk dostumuza Namaz için üstümüze Duranlara selam olsun.” diyebilmelisin. “Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.” Firavunluğu terk eder, Kur’an’ı dinler, ölümü hatırlar, fani zevkleri, kötüleri ve kötülükleri bırakır; sevap, hayır ve hayrat peşinde koşarsan cihat sevabı alırsın. Fani zevklerden vazgeçmene bedel, ebedî saadet ve lezzetlere kavuşursun, fani zevkleri yerine cennet ve Cemalullah’a kavuşursun.” Ramazan ve oruç bize nefsin emir ve isteklerine hayır deme alışkanlığı kazandırıyor. Ramazandan sonra da nefis yerine kalp ve aklın rehberliğinde hayatımızı sürdürebilmeliyiz. Rabb’im bizleri nefsini terbiye edenlerden eylesin.
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
DİRİLİŞ NESLİ YETİŞTİRME GAYRETİ - 01/01/2016 |
Ak Parti iktidarı ülkede siyasi istikrarı sağladı, ülkemiz 13 yılda beş-altı kat zenginleşti. İnsanımızın servet peşinde olanı da var şöhret derdinde olanı da. Eğitim gönüllüsü bir kesim de var ki “diriliş nesli” yetiştirme sevdasında. |
NESİLLERİ YOĞURMA SANATI ÖĞRETMENLİK - 28/11/2015 |
Öğretmenlik idealist nesiller yetiştirme sanatı. Gönüllere girme, zekâ geliştirme, yetenek keşfetme tutkusu olanlar için ideal meslek. |
AYRICALIKLI OKULLAR, TEOG, ÖZEL OKUL AŞIĞI GAZETECİLER - 09/06/2014 |
AYRICALIKLI OKULLAR, TEOG, ÖZEL OKUL AŞIĞI GAZETECİLER |
SENDİKAL SORUMLULUK ve İDEAL GENÇLİK - 26/05/2014 |
SENDİKAL SORUMLULUK ve İDEAL GENÇLİK |
KUTLU KARAR - 25/04/2014 |
KUTLU KARAR |
BÜYÜK HEDEF BELİRLEMELİ - 27/02/2014 |
BÜYÜK HEDEF BELİRLEMELİ |
Prof. NABİ AVCI VE DERSANELER - 02/02/2014 |
Prof. NABİ AVCI VE DERSANELER |
MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ KAVGASININ MÜSLÜMANA FAYDASI OLMAZ - 25/01/2014 |
MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ KAVGASININ MÜSLÜMANA FAYDASI OLMAZ |
İYİMSERLİK VE BİLGELİK HİKÂYESİ - 12/01/2014 |
İYİMSERLİK VE BİLGELİK HİKÂYESİ |
Devamı |