
Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
Midyat Gezi Yasızı
13/12/2025 Midyat Hasankeyf’in o hüzünlü ve büyüleyici manzarasını arkamızda
bırakıp yola revan olduğumuzda bizi bambaşka bir dünya karşılıyor.
Yolculuğumuz, uçsuz bucaksız ovalardan taşın hüküm sürdüğü tepelere doğru
evriliyor. Ve nihayet ufukta güneşin altında altın sarısı bir mücevher gibi
parlayan, dillerin ve dinlerin kadim buluşma noktası Midyat beliriyor. Burası alelade bir yer değil; sanki usta bir heykeltıraşın
elinden çıkmış devasa bir sanat eseri, bir açık hava müzesi. Şehre adım
attığınız an modern zamanların gri betonları silinip gidiyor; yerini asırların
yükünü taşıyan, güneşle piştikçe sertleşen o meşhur "nahit" taşlarına
bırakıyor. Öğle Vakti Öğle namazından sonra Cevat Paşa Camii’nin geniş, gölgeli
avlusuna çıktım; 1925’te Midyat’ın ileri gelenlerinden Cevat Paşa tarafından
yaptırılan bu taş cami, klasik Osmanlı mimarisiyle Mardin taş işçiliğinin en
zarif buluşması gibi duruyor. Kesme kalker taşından inşa edilmiş yuvarlak
kemerli revakları, ince uzun minaresi ve özellikle avlu kapısındaki ustalıkla
işlenmiş çiçek-motifli taç kapısı insanı bir anda susturuyor. İçeride sade ama
derin bir huzur var; ahşap tavan, mihrabın üstündeki kalem işi süslemeler ve
güneşin vitraydan süzülen renkli ışıklarıyla namaz sonrası insanın içine
ferahlık doluyor. Tam avludan çıkarken yaşlı amcalardan biri beni gördü, “Hoş
geldin, nerelisin?” diye seslendi. Bir anda etrafımı sardılar; ellerinde
tespih, yüzlerinde Midyat’ın kırışık gülümsemesi. Sanki camide birlikte saf
tuttuğumuz için kendilerine daha yakın hissettiler, samimiyetleri bir anda
açıldı. “Buraya kadar gelmişken eski Midyat’ı görmeden gitme,” dedi
bastonlu amca. “Mor Gabriel’e, Deyrulzafaran’a gider herkes ama asıl Midyat
yukarıda; taş konakların, dar sokakların içinde. Hacı Dayı Konağı, Kasr-ı
Nehroz, eski gümüşçüler çarşısı… Kapı tokmaklarına iyi bak, her biri başka ses
çıkarır. Akşamüstü Devlet Konukevi’ne çık, bütün Midyat ayaklarının altında.” Amcaların tavsiyelerini yerine getirecek vaktim yoktu belki
bazılarını görebilecektim. Giderken hepsi birden “Yolun açık olsun, yine gel!”
diye seslendiler. Cevat Paşa Camii’nin avlusundan ayrılırken, o taş duvarların
arasında duyduğum içten sesler, Midyat’ın asırlık sıcaklığının ta kendisiydi. Konakların Heybetli Gölgesinde Bir Anı Tavsiye üzerine eski Midyat’a daldım. Midyat sokaklarında
yürümek, bir labirentin içinde kaybolmak gibi ama bu kayboluş insana huzur
veriyor. Daracık sokakların iki yanına dizilmiş o görkemli konaklar, yüksek
duvarlar ve taşın üzerine nakış nakış işlenmiş oymalar, insanı hayrete
düşürüyor. "Taşın dili olsa da konuşsa" derler ya hani; Midyat’ta
taşın dili var, hafızası var. Şehrin bu etkileyici atmosferi, ziyaretçilerini adeta bir
film karesinin içine çekiyor. Köşe başlarında görkemli konakların o heybetli
duruşunu arkasına alıp fotoğraf çektiren turistler, bu anı ölümsüzleştirmenin
telaşında. Her pencere pervazı, her kemerli kapı doğal bir stüdyo gibi.
Konaklar, mağrur ve sessiz duruşlarıyla, önlerinde gülümseyen yüzlere asırlık
bir fon oluyor. Taş Sokaklarda Nal Sesleri Bu sokakların tek hâkimi yayalar değil elbette. Kulağımıza
ritmik bir melodi gibi gelen nal sesleri, bizi nostaljik bir yolculuğa davet
ediyor. Midyat’ın dar sokaklarında, süslenmiş atlarıyla gezinti yapan
turistler, şehrin masalsı havasına ayrı bir renk katıyor. Atların taş zeminde
çıkardığı o tok ses, taş duvarlarda yankılanıp geçmişin seslerine karışıyor.
Sanki bir zaman tünelindesiniz ve birazdan köşeyi dönünce eski bir kervanla
karşılaşacakmışsınız gibi bir his uyanıyor içinizde. Süryani Çöreği Midyat’ın havası acıktırır, sokakları ise mis gibi baharat
kokar. Taşın soğukluğunu kıran bu kokular, bizi şehrin zengin mutfağına
götürüyor. Midyat mutfağı; Süryani, Arap, Kürt ve Türk lezzetlerinin
harmanlandığı bir şölen sofrası gibi. Ancak bu sofranın en özel, en karakteristik lezzeti hiç
şüphesiz Süryani Çöreği. Fırınlardan yayılan o mahlep, tarçın ve
karanfil kokusu sizi istemsizce kendine çekiyor. İçinde hurma ezmesi, badem
veya ceviz saklayan, özel baharatlarla harmanlanmış bu çörek, çayın en kadim
dostu. İlk ısırıkta ağızda dağılan o gevrek doku ve baharatların aromatik
dansı, Midyat’ın kültürel zenginliğini damaklarınızda hissettiriyor. Bu çörek,
sadece bir yiyecek değil; asırlardır bu topraklarda pişen ortak yaşam
kültürünün tatlı bir simgesi. Telkari Burası, gümüşün sabırla imtihan edildiği, tel tel işlenerek
sanata dönüştüğü yer: Telkari çarşısı. Midyatlı ustaların, saç teli kadar ince gümüş telleri
bükerek oluşturdukları o takılar, birer sabır abidesi. Vitrinlerde parıldayan o
gümüş kolyeler ve yüzükler, binlerce yıllık bir geleneğin mirası. Burada
aceleye yer yok; zira güzellik, tıpkı Süryani çöreğinin hamuru gibi sabırla
yoğruluyor, telkari gibi ilmek ilmek işleniyor. Ezan ve Çan Sesi Midyat’ı Midyat yapan asıl ruh ise gökyüzüne baktığınızda
gördüğünüz o eşsiz silüette gizli. Bir yanda göğe yükselen zarif minareler,
hemen yanı başında asırlara meydan okuyan kilise çan kuleleri... İslam’ın
hoşgörü iklimiyle harmanlanmış. İnsanlar taş konakların ardında kaybolurken, nal sesleri ve
baharat kokuları arasında Midyat bize son bir kez gülümsüyor: "Taş yerinde ağırdır; ama burada taş, hafiftir,
zariftir..." |
|
|
Yorumlar |
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
| DİYARBAKIR EĞİL GEZİ YAZISI - 05/12/2025 |
| Karşımızdaki alelade bir su değil; insanlık tarihinin başladığı, medeniyetlerin beşiği Mezopotamya’nın çorak topraklarına can suyu taşıyan kadim bir bereket kaynağı. |
| Sessizliğin Kucağındaki Tarih: Kocaköy - 27/11/2025 |
| Yolumuz bu kez Diyarbakır’ın kadim topraklarında, gürültüden ve karmaşadan uzak, kendi içine kapanmış mahcup bir güzelliği barındıran Kocaköy’e düşüyor. Şehrin kalabalığını arkamızda bırakıp ilçeye doğru yaklaştığımızda, bizi ilk karşılayan şey derin |
| DİYARBAKIR GEZİ YAZISI - 23/11/2025 |
| ğleden önce Dağkapı’dan içeri giriyorum. Güneşle parlayan Diyarbakır Surları’nın üzerinde yürümeye başlıyorum. Burası dünyanın uzunluğu ve korunmuşluğu bakımından ikinci büyük suru (Çin Seddi’nden sonra). |
| Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
| Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
| KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
| Susmak... |
| ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
| Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
| DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
| Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
| NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
| Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
| FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
| Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
Devamı |