Hayat Boyu Öğrenme Günleri için Dedeman oteldeyim…

Her sene düzenlenmekte olan  “Hayat Boyu Öğrenme Günleri”, daha önce Ankara, İzmir ve İstanbul’da düzenlenmiş. Dördüncüsü, 2011 yılı için Konya’da düzenlendi. Bununla ayrıca gurur duymak gerekir.  Konya projeler konusunda oldukça iyi durumda. Mili Eğitim Müdürlüğünün ilgili biriminin yoğun gayret ve teşvikleri, okullardaki proje oranını tepelere taşıdı desek yerinde olur. Bir köy okulunun bile Avrupa’nın ortasındaki bir şehir okuluyla proje ortağı olduğunu/olabildiğini gördükten sonra söylenecek fazla söz kalmıyor.

Konya’da düzenlenen Hayat Boyu Öğrenme Günlerinde; Comenius, Leonardo Da Vinci, Erasmus ve Grundtvig Programları kapsamında 42 proje sergilendi. Bununla  ülke genelindeki iyi uygulamaların yaygınlaştırılması amaçlamaktadır. Ülkenin birçok projesinin tanıtıldığı stantları gezerken insanın ufkunda yeni pencereler açması muhtemel.

Bir Comenius projesi içinde bulundum. Bu amaçla gittiğim ülkeler oldu. Diğer ülkelerden ortaklarımız; öğrenci, öğretmen ve idareci bir araya geldik. İki yıl boyunca birlikte olduk. Onların bizden aldıkları önemli şeyler vardı. Bizler de onlardan öğrendiklerimizi inkâr edemeyiz. Şimdi yeni bir proje başvurumuz daha var. Eğer kabul görürse ülkelerin kültürlerinin oraya çıkartılmasını ve etkileşimi öykülerle göz önüne çıkartacağız.

Etkileşim demişken Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu dinliyorum. Konuşması, hitabeti ve tabi ki Allah vergisi olan sesinin tınısıyla ilgili şeyler söylemeyeceğim.

Ama bir sözünü hatırlatmadan da geçemeyeceğim. Öğrencilere dönüp gençler olarak kendi benliklerini kaybetmeden güvenerek Avrupa’da söz sahibi olabileceklerini söylemesi…

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, gençliğin dünyaya açık bir formasyonla yetişmesi, Türkiye'nin 2023 yılında dünyaya küresel güç olarak girmesini sağlayacağını söylemesi gerçekten etkileyiciydi.  

Halen Avrupa'daki ders kitaplarında çok yanlış bir Türkiye imajı bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, "Bu imaj ancak onların bizzat buraya gelip görmeleriyle aşılabilir. Bizzat gelip görmenin kazandıracağı birikim ve ortaya koyacağı imaj değişikliliği büyük önem taşıyor. İşte projelerle gelen 100 bin genç herhalde döndüklerinde bizim halkımızın ne kadar misafirperver, kültürümüzün ne kadar hoşgörülü, medeniyetimizin ne kadar güçlü olduğunu anlatırlar" diye konuştu.

Bu sözlere katılıyorum. Aynısıyla yaşadığım için katıldığımı bir kez daha yineliyorum. Buraya geldikten sonra Türkiye’ye bakış açısı değişen ortaklarımız bizlerle hala irtibatlarını kesmediler.

Bizlerin içten ve insan boyutlu hayatımız ve aile yapımızın, kendilerinin çoktan kaybettiklerini ifade ettiler. Bir İspanyol öğretmenin dedikleri hala kulaklarımda: “Bizim çocuklarımızın her şeyi var, oyuncak maddi imkânları… Ama sizin çocuklarınızdaki insan sevgisiyle ışıldayan gözleri yok.”

Bu tespit bize görevimizi bir kez daha hatırlatıyor. Kendi öz kültürümüzden kopmadan bilgili ve donanımlı bir şekilde gelecek dünyasında en büyük etki gücüne sahip olmak için çalışmak ve yine çalışmak.

Bu Avrupa projelerinden yeterince ve daha fazlasıyla kullanarak, kendimizin ne kadar değerli olduğunun ya da değerlerimizin farkına varmak/vardırmak olmalıdır.

AB'nin tam üyesi olduğumuzda yapacaklarımız bugünden alacağımız eğitim ve birikim ile olacaktır.

Davutoğlu, "AB'ye girdiğimizde de sizler, Avrupa Parlamentosu'nun en güçlü sesleri olacaksınız. Avrupa kurumlarının en etkin bireyleri olacaksınız. Biz, edilgen bir ülke olmak için AB'ye girmiyoruz. Biz, Avrupa'nın da kaderini değiştirmek için AB'ye giriyoruz. Bu donanımla AB'ye girdiğimizde sizlerin temsil ettiği Türkiye, Avrupa'da çok daha etkin bir Türkiye olacaktır."  sözleri projelerin hangi amaçla kullanılması gerektiğinin de yol haritasını çizmiş oldu.

Doğru söze ne denir. Bu çok önemli bir tespit: “Biz, Avrupa'nın da kaderini değiştirmek için AB'ye giriyoruz.” hâlâ kulaklarımda.