Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
Derin Bir Sessizlik…
26/05/2014
Bir
damla gözyaşı yıkadı kömür karasını Bir
patlama oldu yok etti havasını Karanlık
dehlizlerde saramadı yarasını Duyulan
son çığlıktı göremedi dahasını…
Bir
gürültü duyuldu sadece. Deprem gibi bir şey belki de… Bir
patlama veya inceden inceye yürek burkan tarifsiz bir çığlık. Adım
attığı yeri göremeyecek kadar karanlık. Zifiri karanlık… Gözlerin anlamsız
olduğu bir an. Kulakları uğulduyor hâlâ… Çaresizliğin
son durağı. Dahası yok… Görüntü
yok, karanlık ötesi bir an... İniltiler
kulağına ulaştı. Sonrasında şahadetler, tekbirler yankılandı karanlık
dehlizlerde. Farkında olmadan şehadet okumaya başladı. Gittikçe yükselen sesine
eşlik edenler çoğaldı. Bir koro gibiydi. Uyumlu bir koro. Aynı yolun yolcuları…
Derken iniltiler arttı. Sadece “Allah!” diyebilen sesler hafifçe duyulur oldu. Az
ötede bir su birikintisinin olduğunu biliyordu. Gürültü ile birlikte
kapaklandığı yerden kalktı. Çamurlu suya ulaştığında abdest alanların olduğunu
anladı. Su şıkırtıları duyuldu bir süre. Allah’a giderken huzuruna abdest
alarak temiz çıkmaktı niyetleri. Kurtuluşlarının olmadığını biliyorlardı.
Allahtan ümit kesilmezdi ama… El
yordamıyla yokladı sağı solu. Secde edecek bir yer arıyordu. Nefes almada
zorlandığını hissettiğinde acele etmesi gerektiğini düşündü. Secde Allaha en
yakın olunan andı. Yanı başına yıkılıp nefessiz kalan arkadaşlarının arasındaki
boşluğa başını koydu. Öylece kalakaldı. Sadece “Allah” dedi. Bir de durmadan af dileyen cümleler
kurdu. Şanın yücedir senin, dedi. Dünya hayatını gözden geçirmeyi düşünmesine
gerek kalmadı. Bir anda birçok pişmanlıklarını hatırladı. Artık rahattı.
Kurtuluş gibi bir ümitten uzak kalmasıydı yaşadığı hal. Ama dedi kurtuluyorum
işte. Geldiğim yere dönüyorum. Bana verilen süre bu kadarmış. Bir an ailesini
hatırladı. Çocuklarını, akşama gelirken şeker isteyen küçük kızını da… Bir
düşünce yavaş yavaş uyuştuğuyla ilgiliydi. Bildiği sureleri okumaya başladı.
Huzura Kuran okuyarak çıkmalıydı. Cennet dedi. Güzellikler yurdu. Bazen cennete
ulaşma yolu derin karanlıklardan geçebiliyormuş, diye mırıldandı. Geldiği yere
doğru yola koyulmak vaktiydi… Secdede
olduğunu hatırladı. Sübhanallah, dedi sessizce. Belki de sesi çıkmıyordu artık.
Son nefesleriyle baş başa kaldığını biliyordu. İniltiler azaldı. Karanlıklar
koyulaştı. Karanlıklar karanlık ötesi bir hal aldı. Beyninde bir ince ses onu
iyice uyuşturuyordu. Kulağının tıkanıp açılması rahatsızlık vericiydi. Bir daha
açılmayacağı provaları yapıyor olabilirdi. Kıpırdayan dudaklarının hareketi
yavaşladı. Bir
rahatlama hissetti. Ne kadar berraktı fikirleri. Ne kadar da huzur doldu
düşüncesi. Toprak
dudaklarına bulaştı. Bir serinlik hissi duydu. Topraktan gelen bir nefes
kendine üflüyordu sanki. Derin bir nefes aldı. Son nefes miydi, bilinmezdi. Sıkıntısının
hafiflediğinin farkına vardı. Toprak onu rahatlattı… Ne
kadar zaman geçtiğini bilemedi. Baygındı sanki. Bir ses işitti. Ya da kendisine
öyle geldi. Rüya görüyor da olabilirdi. Yoksa ölüm böyle bir şey miydi?
Hafiflediğini düşündü. Sızı ağrı ve yorgunluk yoktu. Bitmişti bütün bunlar. Bir
tüy evet evet bir tüy kadar hafifti… Beynindeki
uğultu artınca kendine geldi. Yaşıyordu. Karanlık, karanlık ve karanlık… Yoktu
başka bir şey. Bir de toz ve gaz kokusu vardı. Duman sızıyordu bir yerlerden.
Duman boğazını yaktı. Genizdeki yanma arttıkça çaresizlik içinde son nefesini
bekledi… Tekrar
daldığında bir ses duydu. Önceki duyduğu ses gibiydi. Kulak kabarttı. Uğultulu
kulaklarında bir yankı olarak duyulan ses tekrar ettikçe içindeki sevinç arttı.
Kurtulacağını düşündü. Secdeden başını kaldırdı. Kurtuluyoruz, diye bağırdı.
Kimseden ses yoktu. Bir çıt bile duyamadı. Bir süre sonra bir inilti şeklinde “Allah”
diyen birinin sesini işitti. Sevindi. İçi içine sığmadı. Ona doğru sürünerek
ilerledi. Ulaştığında bedeni henüz sıcaktı. Son nefesiymiş, dedi. Allah diyerek
son nefesini vermek ne kadar güzeldi. Bir
ışık gördü. Uzaktan fersiz bir huzme ulaştı gözlerine. Karanlıkları yarıp gelen
zayıf bir ışık… Kendisine ulaşmasını beklemedi. Sürünerek ışığa doğru ilerledi.
Buraları ezbere bilirdi. Ne olmuşsa olmuş, dehlizler ve koridorların hepsi
zihninden silinivermişti. Bomboştu zihni. Boşluktaydı… Ne kadar süründüğünü
hatırlamadı. Durmuştu her şey; zaman, duygu, düşünce, akıl, fikir ve an… Derin
bir sessizlik… Son.
Gözlerini
açtığında gün ışığını gördü. İnanamadı. Güneşi görüyordu. Etrafında olup biteni
anlamaya çalışmadı bile. Kargaşa, gürültü, uğultu iç içeydi. Sedye üzerine
konulduğunda yaşadığından emindi. Sonun “son” olmadığını anladı. Elhamdülillah,
dedi birkaç kez. Yanındaki hemşire ne dediğini anlamdı. Sorular sordu ama o
duymadı. Dilinden Allah’ın adı hiç düşmedi. Kurtulmuştu.
Çocuğuna
kavuşacaktı. Kurtulan
kendisi miydi, yoksa toprağın derinliklerinde Rabbe kavuşanlar mıydı, bilemedi… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
Devamı |