Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
ÖZENTİ VE TAKLİT İÇİNDE GEÇEN ÖMÜR
25/06/2023 ÖZENTİ VE TAKLİT İÇİNDE GEÇEN ÖMÜR Koskocaman bir ömür… Ne zaman öleceğini bilmeden yaşadığın bir hayatın var. Bu yapacağın
işlere göre çok kısa gibi gelebilir lakin öyle kısa sayılmayacak kadar da
uzundur. Ömür dediğin nedir ki diyerek başlayacağın bir konuşmanın kahramanı
olarak senin de anlatacakların oldukça fazla. Lakin ömür dediğin ve sana
tahsisli olan bu yolculuk nefeslenmen ve beslenmenden ibarettir. Ne kadar nefes
alacağın bile sayılı ve belli ise senin de kendine çeki düzen verme düşüncen
olmalı değil mi? Bazen ‘biz geçtik bari çocuklarımızı kurtaralım’ düşüncesi
de geçiyor içimizden: Yapmadıklarımızı onlara yaptırmak, yemediklerimizi onlara
yedirmek, giymediklerimizi onlara giydirmek gibi bir vazife ediniyoruz. Onların iyi yaşamaları, dünyada sıkıntı çekmeden hayatlarını
devam ettirmeye inandırmışız kendimizi. Bunu yaparken de büyük bir görev icra
ediyormuşuz havasına giriyoruz. Bu arada şunu unutuyoruz; sanki hiç
ölmeyecekmişiz gibi bir duygu ile onlara sahipleniyoruz. Hâlbuki bize mahkûm
bir çocuk yetiştirme ona yapabileceğimiz en büyük kötülüktür. Biz ölümlüyüz ve
onlardan bir gün mutlaka ayrılacağız. Onların hayatlarının tozpembe geçmeyeceği
gerçeğini düşünmeliyiz. Her şeyin sütliman geçmeyeceği gerçeğini de
anlamalıyız. Bunu anlamışsak onların işlerini her zaman âsân etmek gibi ana bir
hedefe kilitlenmemiz oldukça yanlış ve kendine güvensiz ama her istediğini elde
eden bir neslin yetişmesine katkı yapmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Onların her istediğini elde etmemesi gerekirdi hâlbuki. Yokluk
yoksulluk nedir yaşaması gerekirdi. Hayatta aç biilaç insanların da yaşadığı
gerçeği ile sarsılmaları gerekirdi. Başkalarına muhtaç insanları görüp her
insanın farklı konu ve alanlarda başkalarına da muhtaç olduğu gerçeği ile
yetişmeleri gerekirdi. Sadece kendini düşünen değil başkalarının da hakları
olduğunu, onların da insan olduğu gerçeğiyle yüzleşmeleri gerekirdi. El bebek gül bebek yetiştirdiğimiz çocuklarımızın farklı bir
insan olduğunu ve kendi farklılıklarıyla yaşayacaklarını bizim anlamamız
gerekirdi. Biz onları fanus içinde yetiştirmeyi tercih ettik. Bir dediğini iki
etmedik. Nerdeyse onların yerine ağladık, onların yerine güldük, onların yerine
yedik içtik… Yanlışlar yanlışları getirdi, çoğalttı, baş edemez bir girdap
haline dönüştü. Terbiye etmede başarısızlığımızı onlara sağlayacağımız
konforla gidermeyi denedik. Denedikçe daha çok onların rahatı için çaba
harcadık, sessiz kaldık. Sessizliğimizde boğulmaya başladık, çıkış yolu aradık
ama nafile, arayışlarımızla çıkmaz sokaklarda kaybolduk. Şımartılmış çocuklarımız, insanlara faydalı olma ana
hedefinin yakınından bile geçemediler, kendi çıkralarını hedef haline
getirdiler. Bu defa da hiçbir sınır tanımaz halleriyle kendi iç dünyalarında
şişkin egolarının mahkûmu olarak, hiç kimseyi ve duygularını önemsemediler. Artık
sözümüzü bile dinlemez oldular. Örf adet ve geleneklerimizi kale almadılar, inancımız ile
ilgili dikkat edilecekleri hiçe saydılar, özenti içinde geçen hayatlarına fütursuzca
devam ettiler. Bazen babalar çocuklarının bu hallerinden rahatsız oldu,
serzenişte bulundu, kendince çocuklar küçükken kaçırdığı treni yakalama amaçlı
uyarılarda bulundu. Ama nafile tren çoktan geçip gitmişti. Çocukları bir törene katılacaktı, mezuniyet miydi başka bir
kutlama mıydı hiç önemli değil… “Kızım, eteğin kısa olmuş; şu yakanı da fazla açma!” “Oğlum, bu kadar gösterişe gerek yok, olan var olmayan var!” “…!” Cevap gecikmeden ve hiçbir çekince taşımayan cinsten
kulaklarında patladı: “Ama babaaaaa! Mezuniyet töreni bu, ömürde bir defa oluyor!” “Ama ben insanların yanında ezik görünmek istemem!” Bu konuşmaya aile fertlerinden biri daha müdahil oldu: “Dokunma bey, özenir çocuk; sonra içinde ukde kalmasın!” Her ikisi de bunu söyler ama bu noktaya kendi elleriyle
kendi uygulamaları kendi duyguları ile geldiklerini hiç düşünmezler. Kendi ayakları
üzerinde durmakta zorlanan, özenti içinde ezik düşüncelerle yaşayan ama
özgüvenliymiş gibi davranarak patavatsızlık etmekten öteye geçemeyen, taklitten
başka bir şey başaramayan ve taklitçi olarak kendine önemli roller kesen
çocuklar yetiştirdiler. Sonrasını söyleyeyim ben, anne babalar olarak hepimiz öleceğiz.
Belki onlar bizden sonra uzun süre hayatta kalacaklar ama ayakları üzerinde
kalmada zorlanacaklar, esen rüzgâra göre yön değiştirecekler ve rüzgârın önünde
yuvarlanıp gidecekler. Keşke demeden önce, ‘keşke’lerimiz çoğalmadan önce
onların da birer ayrı kişilik olduğunu unutmadan, inancımızdan taviz vermeden
ve ahlaklı bir insan olarak kendi yaptıklarıyla yol almaya hazırlamalıyız. Hayatın
zorluklarıyla yüzleşmeliler, her şeye rağmen hayatın yaşanabilir olduğunu yaşayarak
öğrenmeliler. Onlara şirin görünmek için birçok gün icat etmişler, biz de
bunlara yenisini ilave etmeden hatta onlara bile ihtiyaç duymadan
çocuklarımızla ilgilenmeliyiz. Bunu ibadet niyetiyle yapmalıyız ki cennet
sebebimiz olsunlar. Yoksa? Söylemesi zor ama cehennemde evlat ateşi ile tutuşurken
pişmanlığın bir anlamı yok. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
Devamı |