Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
PATATES KRİZİ
03/08/2023 PATATES KRİZİ İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları… Sebep ne olursa olsun ilk insanlardan olan Habil, Kabil tarafından
bir taş ile öldürüldü. Bir cana kıydı, bir kriz yaşandı ve ilk kan aktı. “Onlara Âdem’in iki oğlu hakkındaki haberi gerçek olarak
oku. Hani her biri birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmiş,
ötekinden kabul edilmemişti. -Kurbanı kabul edilmeyen-, ‘Seni öldüreceğim’
demişti. O da, ‘Allah sadece muttaki olanlardan kabul eder. Ant olsun sen beni
öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için elimi uzatmam. Ben
âlemlerin rabbinden korkarım. Ben dilerim ki sen benim günahımı da kendi
günahını da yüklenesin ve cehennem halkından olasın. Zalimlerin cezası budur’ dedi.
Nefsi kendisini kardeşini öldürmeye yöneltti ve nihayet onu öldürdü; böylece
ziyana uğrayanlardan oldu. O anda Allah bir karga gönderdi. Karga ona,
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini göstermek için yeri eşeliyordu. ‘Yazık
bana, şu karga kadar bile olmaktan, kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim!’
dedi; sonunda da pişmanlık duyanlardan oldu” (el-Mâide 5/27-31). Sonrasında krizler devam etti gitti. İnsanlık tarihiyle
başladı kıyamete kadar devam edecek. Hz. Nuh ailesi ile bir sıkıntı yaşadı. Bu bir krizdi. Karısı
ve oğlunun iman çağrılarına ret cevabı ile suların yükselmesi sonucunda boğuldular.
Gemiye binenler (iman edenler) kurtuldular. Kriz bu şekilde çözülür… Peygamberlerin ve geçmiş ümmetlerin hayatlarından örnekler
çoğaltılabilir. Öyle bir çağın içindeyiz ki bütün krizleri alacak kadar
karnı geniş, cibilliyeti belirsiz, çağdaşları yancı, menfaat için her şeyi
yapacak kadar karakter yoksunluğunu bile ödül kabul eder durumda. Hal böyleyken
çağın yolcuları iman ve ibadet ekseninden kaymış, imanı koruyup ibadeti yok
sayanlarla, Allah'ın gücü ve kudretini sorunlu bir imanla ufuksuz denizlere
salanlar çoğaldı. Bununla yetinmedi yaratılışta var olan özelliklerini
korumanın gereksizliğini, cinsiyetin anlamsızlığını, eşcinselliğin normal
olduğunu savunanlar gırla gidiyor. Bu tür krizlerin bir kısmı günümüzün gereği
gibi olsa da geçmişte de var olanlar mevcut. Eşcinsellik sebebiyle helak olan
kavmi hatırlayın. Lut Peygamberin mücadelesini hatırlayın, çabasının boşa kürek
çekmekten ibaret olduğunu düşünenlerin içinde hakkı haykırışını ve asil
duruşunu unutmayın! İşi oluruna bırakmadı, biz de bırakamayız, yanlışlara dur
demenin gerekli olduğunu fark ettirmekten başka bir yol yok. Yoksa her şeyimizi
kaybediyoruz, nesil gidiyor elden, ne olduğu belirsiz tipler sarıyor dört bir yanımızı. Sapmalar yaşanıyor. Sapkınlıklar çoğalıyor ve
normalleştiriliyor. Bunun için medya kullanılıyor, dijitalizmin beslemeleri iş
başına geliyor, sekülerleşmenin[1]
vurdumduymazlığı, bencilliğin sorumsuzluğu, kapitalizme mahkûmluk, modernitenin[2]
sömürüsü, dünyalık ideolojilerin esareti altında kalan çağ sakinlerinin her
biri adı namı duyulmamış krizler içinde debelenip duruyor. Bütün bu krizlerin temelinde maneviyat eksikliği var. Kadere
imandaki sıkıntılar insanı boş vermişliğe doğru itiyor. ‘Allah'ın dilemediği
hiçbir şey gerçekleşemez’ imanına sahip olmayanlar, açlıktan, ölümden,
sefaletten, yalnızlıktan korkar oldular. Bazen bunu hastalık derecesine bile
taşıyanlar oldu. Lakin bunların imanı tam olan birinin yaşaması muhaldir. Zira
olacak olan bütün tedbirler alındıktan sonra olacaktır. Yani insanın
tedbirlerini alması sonucunu Allah'a bırakmasından ibaret olan güvenli bir
dünya düşüncesi bütün krizleri çözebilir. Bu bir insanlık ve maneviyat krizidir. Bu küresel ölçekli, dip dalgası her şeyi alt üst eden bir
kriz. Düzeni sarsan, yeni düzenin de düzensizlik, kopuş ve savrulma üzerine
bina etmeye çalışan bir kriz. Bu çok sıkıntılı bir hal, bunun temelinde bile isteye işlenen
olumsuz düşünceler, yoldan çıkarmayı ve yeni sapık düşüncelerle normali yok
etme çabasını destekleyen, oluşturulmuş etkin irade söz konusu. Bu insanlığı
yok edecek, ya da insan olma değerlerini sıfırlayacak yeni tip bir insan üretme
çabasıdır. Varlık felsefesini problem olarak görmek yerine var olan insanın
hazların esiri, her istediğini yapma ve hiçbir sorumluluk hissetmeme üzerine
bina edilmeye çalışılan bir krize doğru yolculuk… Bu irade/yönlendirici güç, yıpranmışlıkları ve zayıflıkları
fırsata çevirerek toplumun güçlü yönlerin yok edilmesini, iman ve ibadet
hevesini yıpratan, aile olma duygusunu zayıflatma faaliyetlerine büyük bir
sermaye koyarak etki etmektedir. Artık her türlü sıkıntıyı krize çevirerek toplumsal barışı
yok etme çabasını birincil görev bilmekte ve hiçbir sınır tanımamaktadır. Tarım ülkesi olan Türkiye bir gün soğan krizi yaşıyor, diğer
gün patates, domates, biber… Bunların her biri insanların doğru inanç ile yol almasının
önünde bariyer oluşturup güçlü yönlerini azaltıp zayıf yönlerini kullanarak
isyan eden bir yapıya çekmeye çalışıyor. Bu kaotik[3]
ortamı sonunda aile bağlarını zayıflatmaya, cinsiyeti yok etmeye, toplumsal
huzuru bitirmeye, dünya genelinde duyarsızlığa, sadece kendini düşünmeye sevk
eden daha büyük krizlere sebep kılınıyor… Küreselci bir iradeden bahsetmek gerek. Bütün devletleri,
milletleri kapsayan/kuşatan çok güçlü bir yapılanma söz konusu olabilir.
Yaşanan krizler buna işaret ediyor. Her ülkeyi maniple etme (yönlendirme)
gücüne sahip bu irade, bazen birkaç ağacı bahane ederek yakıp yıkma, böylece
insanların yaşama sevinçlerini alt üst etme ve her olayı krize çevirme başarısını
elde edebilmektedir. Hâlbuki inançlı insan bunların bir kurgu olduğunu anlayıp
asla ve kesinlikle bu tür mizansenlerin içinde yer almaması gerektiğini bilmeli
ve toplum huzurunu kendi huzuru saymalıdır. Bu kriz kurgucuları, insanın duygusal boyutunu kullanma
konusundaki maharetini en üst düzeye çıkarıp insanlık krizi çıkarma
yarışındadır. Bu krizler dünyasında gerçekler sanallaştırılıyor. Doğru
sözler yok sayılıp yalanlar üzerine bina ediliyor. Geçmiş yok sayılıp hatta unutturulmaya
çalışılarak sadece yaşanan anın var olduğu fikri zihinlere pompalanıyor. Geleceğin birçok çirkin ve çirkefliklerle devam edebilmesi
için bütün ve büyük bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmalar, bencillik, hazcılık, bireycilik, cinsiyetsizlik,
dinsizliği şirin göstermeye ve Allah'ın kurallarını yok sayıp kendi kurallarını
kendilerinin koyacağı bir yolculuk haline dönüşmesine sebep oldu: kutsalı
olmayan bir toplum oluşturma... Gidişat, günlük hazcılık (gününü gün etme) üzerinden insanlıktan
ve maneviyattan eser taşımayan, teknoloji bağımlısı, robotik enkaza dönüşmüş
bir insanlık ile karşı karşıya bırakıyor. Robotlaşmış köleler, insan suretinde
ama duygu yoksunu kişiler, aklı ihata edilmiş, inandırıldığı fikirlerin dışında
düşünemeyen, onları yegâne gerçek kabul eden robotik varlıklar halindeki yolunu
kaybetmiş, değerlerin yok etmiş, kutsalını bir kenara atmış insanlar çoğaldıkça
çoğaldı. Sanırım en büyük kriz bu. Şimdiki halimiz mi? Yukarıda anlatıldığı gibi. Ne yaptığını
bilmez bir yolcu: Bütün amacı haz almak olan seküler (dinden bağımsız) bir
düşüncenin esiri. Ruhaniyeti yok sayıp bedene tapınma, kalbi (gönül) görmezden
gelip selim olmayan akıl ile her gerçeğe ulaşılabileceğini sanma, ruh
olgunluğunun yerine kişisel gelişim safsatası ile donanma derdinde. Yeis,
endişe ve olumsuz duyguların yığınlar oluşturduğu bir belirsizlik… Yani gidişat insani duygularını kaybetmiş bir insan tipolojisine
doğru hızla yuvarlanmakta. Bunun için acilen tedbirler alınmalı ki seküler
anlayış yeniden ahlaklı bir yaşama dönsün. Dünyevileşmeyi din haline
getirmekten derhal maneviyat eğitimi ile vazgeçilsin. Hazcılık bir kenara
bırakılabilmesi için başkalarını da düşünme yetenekleri olduğu ve onların da
insan olduğu gerçeği zihninin tam ortasında yer edecek şekilde sorumluluk
bilinci ile donansın. Zamanın materyalist, kapitalist, dijitalizmin büyüleyici
marifetiyle oluşan manevi hastalığı yok edecek gerçek bir din eğitimi, hayatın
her tarafına hâkim bir din anlayışı, huzurlu olmanın yolunu ortaya koyan din
gerçekliği ile ahlaklı bir yolculuktan başka bir çıkar yol yoktur. Böylece
bütün krizler yok olabilsin. Sanal dünya hapishanesindeki hayatını özgürlük zanneden
milyonların sanal cehaletiyle yüzleşmeden sanal bilgelik tasladığı, duruşuyla,
düşünüşüyle gerçek ahlaktan uzaklaşması en büyük krizdir. Allah'ın her şeyi yarattığını ama yarattıkları üzerinde
etkin olmadığı düşüncesi gittikçe sıradanlaşmaya başladığı çağın en büyük krizi,
yine Allah'ın gücünü ve kuvvetini hafife almakla çoğalmaya devam ediyor. Bu
projeyi yürütenler kendilerini hayatın kuklacıları zannederek gerçeklerin değiştirilerek
aynaya yansıyan yüzüyle kısmen aldatmaya devam ediyorlar. Aldatılmayı
kabullenmiş olanlar da bu yoldaki esaretlerini sürdürmekteler. İşin aslı bu
sahte dünya oluşumunun temelindeki düşünce de budur. Zira Allah'ın insana ve diğer
yarattıklarına müdahale etmemesi üzerine kurgulanmış sapıkça bir akımın
akıntısına katılmış olan inançsızlık mikrobu çoğalmaya devam etmektedir. Mikrop
o kadar hızlı yayılıyor ki gerçek mi değil mi araştırmasına fırsat bile
vermiyor. Zira insan buna ayıracak vakti olmadığı düşüncesine inandırılmış
durumda… Çıkış yolunu merak etmek ve aramak her düşünen insan için
bir görevdir. Herkese göre bir çıkış yolu olabilir ama hepsinin kökünde
kaybedilmemesi gereken inanç ve ahlak birlikteliğidir. Bunun için imanını mihenk edinmiş münevverler, mütefekkirler,
sanatkârlar, yazarlar, hatipler, hocalar, ebeveynler, senaristler, film
üreticileri, aktörler ve yöneticiler yetiştirilmesi gerekir. Sanal dünya
yalnızlığından kurutulup, oradaki yalnızları, terkedilmişleri, yolunu
kaybetmişleri, imanını koruyamamışları geri getirmek için o dünyayı olumlu bir
şekilde acilen ve hızlıca kullanmak belki yollardan birisi olarak önümüzde
duruyor. Yukarıda bahesidilen vasıflı insanların fikirlerini bu yolla
bütün sanal dünya yolcularına ulaştırmayı denemek gerekir. Krizin azaltılması,
olumlu hale çevrilmesi, hayra tebdil edilmesi bu yolla denenmelidir… [1] Sekülerleşmek: Din kaynaklı düzenleme ve değerlerden uzak durmak, dünyevileşmek.
Dinin bireysel alışkanlıklardan sosyal kurumlara varıncaya dek hayatın bütün
boyutları üzerindeki etkisinin azalmasını savunmak. [2] Modernite: Avrupa’da 17. yüzyıldan sonra ortaya çıkan, gelenek
karşıtı, bireysel, toplumsal ve politik yaşam alanlarındaki dönüşüm veya
değişime dayalı toplumsal düzen veya anlayış. Çağa uyma, modern olma durumu, modernizm, çağdaşlık. Sosyolojik
olarak, Batı Avrupa’da
gelişen siyasî, ekonomik ve sosyal görüşlerin ve hayat tarzının diğer kültür ve
medeniyetlerden üstün görülmesi anlayışı. [3] Kaos durumunda olan, kargaşa içinde kalmak. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
KELAMDAN KALBE - 25/07/2023 |
İyi dinlemek kadar etkili bir başka yol da iyi konuşmaktır. İyi konuşmanın etkisi, yan etkisi ve doğrudan etkisi saymakla bitmez. |
Devamı |