Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR
11/09/2023 Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? Köşeyi dönme hevesi ile yanıp tutuşma neden? Saygı ve sevgi eksikliği neden? Anne babaların yalnızlığı neden? Hak hukuk tanımazlık neden? Torpil neden? Neden? Birçok soru sorulabilir. Soru bilginin anahtarıdır demişler, öğrenme yollarının açılmasını
sağlar. Niyetim sorulara cevap aramaktır. İnsanı insan yapan en önemli özellik, bilmeyi istemesidir. Bu
yüzden insanın yaşarken karşılaştığı ve merak ettiği sorular insanı felsefeyle
tanıştırmıştır. Geniş bir yelpazeye sahip olan felsefe, hayatın her alanına
ilişkin soruları ele alır. İnsanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahip olan
eğitim de felsefenin ilgi alanına girer. Bu önemli konu üzerine İlkçağ
filozoflarından Sokrates ve onun öğrencisi durumundaki Platon da eğitim üzerine
düşüncelerini dile getirmişlerdir. Sorulara verilen/verilecek olumsuz cevapların müsebbibini bulmak
kolay değil lakin bunda kimlik ve şahsiyet vermeyen, buna yönelik eğitim
yapmayan sistemi sorumlu tutmak/görmek hiç de zor olmayacaktır. Çünkü çok köklü
bir medeniyetin son temsilcisi olan ülkemizin, kültür ve medeniyet şuuru
kazandırma hedefi olmayan eğitiminin büyük payı var. Şimdi bu eğitimin sisteminin
kaleleri olan okulların çıktılarına bakalım: Sınırını tespit edemeyen,
sınırsızca hak iddia edip haddini bilmeyen, aklıyla övünmeyi marifet sayıp
aklına gelen her şeyi söyleyen kişiler etrafımızda kol geziyor. Hayattaki tek
hedefinin kendisi olduğu ve kendisinden başka kimse yokmuş gibi davranarak menfaat
odaklı bir hayat yaşayan, çıkarına uygun olmayan bir durumda her türlü tepkiyi
kendine mubah gören gençleri çoğaltıyor. Hatasını kabul etmeyen, hatasız
olduğunu sanan, bir hata yaptığında ondan geri dönmeyi hiç düşünmeyenler kol
geziyor. Her konuda inatlaşan, inadından
dolayı gerçekleri görmezden gelenler her yerde dolaşıyor. Kutsal tanımayan, her
zaman menfaatperest duygularıyla tatmin olan, başkalarının inançlarıyla dalga
geçmeyi marifet sayanlar bu eğitim sisteminin sonucu olarak ortaya çıkıyorlar.
Yerlerini ve konumlarını bilemeden ahkâm kesmeye devam ediyorlar. Sözlerinin
nereye gittiğini hesap etmeden konuşan, eleştirildiği zaman da saçma sapan
aşırı tepki göstererek kendi varlığını ispat etmeye çalışanlar boy gösteriyor.
Değerlerini bilmeyen, değerlerini davranışlarıyla değersizleştiren yığınlar bu
eğitim sisteminden diploma almış kişiler değil mi? Peki neden? Sanki dünyada ebedi olarak
kalacakmış gibi bir düşünceyle hareket ederek, hak hukuk tanımaz
davranışlarıyla hem kendine hem ailesine hem de bu ülkeye yük olanlar/olmaya
devam edenler bu okulların çarkından geçenler değil mi? Peki neden? İlkokuldan itibaren velilerin
düşüncelerine bakmak da fayda var. Çocuğu için her şeyi yapacağını ifade
etmekten geri durmayan velilerin hiçbir şey yapmadığı gerçeğini dile getirerek
başlayabiliriz. Okuma yazma ve insani davranışları
öğrenme çağı olan ilkokulda değerlerin öğrenilmesi ve uygulanması veli baskısı
sebebiyle görmezden geliniyor. Veli daha küçücük çocuğuna matematik öğrensin,
kendisine faydalı olacak davranış yerine ilerde yapılacak olan sınavlarda daha
başarılı olsun diye sınav endeksli bir eğitim verilmesini istiyor. Böylece
çocuğunun geleceğini düşündüğünü, geleceğini kurtardığını/kurtaracağını
sanıyor. Bu baskı veli grubu ile daha etkili hale geliyor ve öğretmen, velinin
baskısı/isteğine boyun eğmek zorunda kalıyor. Küçücük çocuğa sınav odaklı bir
uygulama yapıyor, gelsin yardımcı kitaplar, gitsin test kitapları, deneme
sınavları vs… Yazık değil mi bu çocuklara. Oyun
çağındaki bu çocuklar, okumayı sevseler, sevdirilse en büyük yatırım yapılmış
olmaz mı? Okumayı seven çocuk kendini en güzel şekilde geliştirme yoluna girmez
mi? Okumak insanı geliştirir, okumak insanı değiştirir. Bu gelişim ve değişim
ile yola devam edilse, istenen/beklenen, fikir üretecek gençler çoğalıp ülkenin
ufkunu açacak işler yapmaya aday olurlar. İnsani davranışların geliştirilmesi
en büyük kazanım olur. Akraba ilişkilerinde, sosyal münasebetlerde ne
yapacağını bilmeyen çocuklarımız çoğaldı. Ne bir düğün ne bir cenaze ne bir
misafirlik adabını biliyorlar. Bu görevleri öğretmek/benimsetmek elbette ilk
önce anne babanın görevidir. Günümüzde sadece ekonomik kaygılarla çalışma
zorunda kalan ebeveyn, çocuk yetiştirmeyi okula bıraktığı için bunları
söylüyorum. Günümüzde birçok aile, bahsi geçen konularda kendilerini hayattan
çekmişler sadece ekonomik kaygılarla, çocuklara öğretelim dediğimiz bu değerlerden
uzak ve umursamaz bir şekilde yaşamaya devam ediyorlar. İşte o zaman bu
sorumluluk okullara kalıyor. Okullar, insani davranış, değerler ve toplumun
inançlarını öğretmek yerine, sınav odaklı bir tercihle çocuklarımızın
geleceklerini yok ediyor. Bu sistem içerisinde yetişenler de
insan olmak/insan kalmak hedefinden uzak, kendi çıkarları doğrultusunda her
şeyi mubah sayan bir anlayış içinde, ne yapsa doğru yaptığı fikrisabitiyle
yoluna devam ediyor. Çok para, daha çok para, her şey para düşüncesi sadece
çocuğun değil, daha anasınıfı eğitiminden itibaren ailelerin çocuklarının
zihnine yerleştirdiği fikirler sebebiyle oluşuyor bütün bunlar. Sıralama sınavı odaklı bir eğitimin,
bu ülkenin geleceğine damga vurduğu gerçeğini asla inkâr edemeyiz. Bu
düşüncelerim sınavların yapılmaması anlamına gelmiyor. Büyük bir ülkede mutlaka
seçmek/seçebilmek için kuralları netleşmiş bir seçme gerçekleştirilmelidir. Ama
bunun için sınava hazırlayan bir eğitim sistemi yanlıştır. Eğitim sistemi
hayata hazırlamalıdır. Eğitim sistemi iyi insan yetiştirme hedefiyle hareket
etmelidir. Eğitim sistemi, ülkenin hatırı sayılır bir yerde konuşlanması için
hedef vermelidir/göstermelidir. Durumun vahameti ortadayken, sen
sınav hedefli eğitim yaparsan, sonuç şimdiki gibi olur. Okullar, inanç, iyilik,
örf, adet ve gelenek tanımaz bir yol bulur. Değerlerin hiçbir getirisi olmadığı
düşüncesiyle hayatı değersizleştirir. Her şeyin yapılabileceği, çıkar, yalan
dolan, ben duyusunun esiri, sadece kendini düşünen fertleri çıktı olarak
önümüze koyar… Yapmamız gereken ilk iş, inancıyla barışık bir insan tipi
yetiştirmek olmalıdır. Toplumun inançlarıyla bütünleşik bir insan yetiştirmek.
Ahlaklı olmayı her şeyden üstün gören bir insan. Başkalarını düşünmeyi büyük
erdem sayan bir insan. Aile yapısının değerini bilen bir insan. İnsanların
insan olduğu gerçeğini ortaya koyan/kabullenen insan. Herkesin ülkesi için bir alanda
var olması gerektiği gerçeğini benimsemiş insan. Mesleklerin çok değerli
olduğu, hakkıyla yapılan her mesleğin insana hizmet olduğu, bu hizmetin de çok
değerli olduğu gerçeğini kabul etmiş insan. Meslekleri yüceltmenin ya da
yermenin gereksizliğini bilen insan. İnsana hizmet eden her türlü mesleğin
değerli ve manevi bir getirisinin olacağı gerçeğini hisseden bir insan… Çocuklarımızın öğrenme kapasitesini bilmeden zihnine yerleştirdiğimiz
bazı meslekler ile diğer meslekleri değersizleştiriyoruz. Sonra da çocuklarımız
iş beğenmez oluyorlar. Kendilerine statü kazandıracak meslek olarak
bilinçaltına yerleştirdiğimiz mesleğin dışında kalanları beğenmezlik içinde
doyumsuz, huzursuz, bereketsiz insanlar sokakları dolduruyor. Ailelerin dikkat etmesi gerekecek çok önemli bir konudur bu.
Dürüstçe çalışarak rızkını kazanan biri, yaptığı iş ne olursa olsun değerlidir
gerçeği milli eğitimin okullarından mezun olanlar tarafından kabul görmelidir
ki ortadaki karmaşanın azalması söz konusu olsun. Dolayası ile doktorluk önemlidir, öğretmenlik önemlidir, işçilik
önemlidir, tamircilik önemlidir, tesisatçılık önemlidir, hasılıkelam bütün
meslekler önemlidir… Eğitim sistemimizin acilen yenilenmesi gerektiği birçok husus var.
Bunlardan sadece biridir mevzubahis ettiğimiz konu. Bu konunun sıkıntılı hale gelmesi yine eğitim sistemimizin
çıktıları olan anne babalardır. Çünkü onlara göre çocukları çok zekidir, en
zekidir ve ondan daha zekisi yoktur. Bu sebeple onun çocuğu doktor, mühendis,
hukukçu, öğretmen olmak için biçilmiş kaftandır. Diğer meslekler hiç de kayda
değer değildir. Ama şunu göz ardı etmemek gerekir. Helal kazanılmış üç lira,
yüz otuz üç liradan daha önemlidir/kıymetlidir. Sonuç hiçbir iş beğenmeyen, işsiz bir şekilde annesini dizinin
dibinde oturan, iş beğenmediği için herkesi eleştiren, verip veriştiren, sanki
dünyadaki herkes kendilerine hizmet için yaratılmış duygusuyla avunan insanlar
var bu dünyada. Okullarımızın da ebeveynlerin de görevleri belli. Bir değişim şart.
Hem de fazla uzatmadan, oyalanmadan. Ülkenin kalkınması için yapılacak bu düzenlemenin merkezinde iyi,
ahlaklı, dürüst insan yetiştirme hedefi olmalıdır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
KELAMDAN KALBE - 25/07/2023 |
İyi dinlemek kadar etkili bir başka yol da iyi konuşmaktır. İyi konuşmanın etkisi, yan etkisi ve doğrudan etkisi saymakla bitmez. |
Devamı |