Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
DİZİ OYUNCUSU GİBİ
23/09/2023 Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. Bazen bir dizi oyuncusu gibi
hissediyor insan kendini. Yaptıklarıyla ya da yapmaya niyetlendikleriyle. Dizi
oyuncusu her şeyi rol gereği yapıyor; olmazsa bir daha, bir daha… Sonunda
yönetmenin istediği veya ona en yakın şeklini bulunca iş tamam oluyor. Rolünün
gereğini yerine getirmenin verdiği rahatlıkla kendisine vaat edilen paraya
ulaşıyor. Ne kadar iyi oynarsa o kadar etkili oluyor ve neticesinde beğenilme
ile orantılı para kazanabiliyor. Bazen kedimi bir dizi oyuncusu gibi
hissediyorum. Mesela sınıfa girerken, sınıfta konuşurken, müfredatı yetiştirme
telaşı yaşarken, bana ayrılan kırk dakikalık süreyi tamamlarken, konuyu
anlatırken, beklentilerime yönelik düşüncelerimi paylaşırken, başarılı olmanın
gerekliliğini örneklendirirken. Başarabiliyor muyum, sorusunu da defalarca
soruyorum. Bana verilmiş olan büyük bir nimetin gereğini layıkıyla yerine
getirebiliyor muyum, diye. Etki alanım sınıflar. Etki alanımı kullanıp geleceğe
hazırladığım talebelerimin daha iyi insan olma hevesini kamçılamış mıyım,
öğrenme isteklerini harlamış mıyım, okuma aşkını tutuşturmuş muyum, ahlaklı
yaşam biçimini benimsetmiş miyim, diye. Daha birçok soru soruyorum, cevabını aldığım,
cevabını aradığım, aramaya devam ettiğim sayısız sorular zihnimde bir kuş
sürüsü gibi uçuşuyor da uçuşuyor. Rolümü iyi yapmanın ya da
yapamamanın muhasebesini yapmakla geçiyor zamanımın çoğu. Yaptığımı
düşündüğümde mutlu oluyorum, aksine bir durumu hiç yaşamak istemiyorum. Dizi
oyuncusu gibi değilim, işimi iyi yapsam da yapmasam da maaşımı alıyorum. İyi
yaptığım için fazla almıyorum, iyi yapamadığım için eksik de vermiyorlar. Ama
ondan daha ezici bir durum içinde kalıyorum. Gereğini yerine getiremediğim, gönlüne
giremediğim, zihninde ufuk açamadığım, medeniyet tasavvuru oluşturamadığım
gençler için gerçek görevimi yapmam gerek. Yoksa çok daha etkili, çok daha
baskılayıcı bir denetmenin etkisinde kalıveriyorum: Vicdan. Vicdanım sorguluyor
durmadan, duraksamadan beni. Hesap vereceğim inancım devreye giriyor, ne yaptın,
ne yapmadın sorusunu tekrar edip duruyor. Yaptığın her şeyin, hakkını aldığın
ya da hakkına girdiğin herkesin senden alacaklı bir duruma geleceğini
düşündürüyor. Düşünüyorum... Hesap günündeki hesabımın hesabını
yapıyorum. En çok da bu ürkütüyor beni. Ya hesabını veremezsem? Hesabını
veremeyeceğim işlerim çoğalmışsa? Gelecek tasavvuru içinde ahlaklı, dürüst,
haysiyetli, şerefli ve şahsiyetli insan yetiştirme derdim azalmışsa, yok olmaya
doğru adım atmışsa, bu konudaki hassasiyetim zayıflamışsa durum ne olacak?
Bunun hesabını nasıl vereceğim ben? Sona doğru hızla koşarken, dünyada acelesi
varmış gibi hızla zamanımı tüketirken, dizi oyuncusu hassasiyetini bile
gösteremezken sonum ne olacak, şimdiki halim ne olacak?.. Sonraki hâle evrilirken, yanımda hesabını veremeyeceğim kayıtlarım
çoğalmaya devam ederken kendime bir çağrıda bulunuyorum: Unutma! Kendine gel, iyi düşün, bu
dünya ahiret yolculuğuna geçiş köprüsüdür. Ne yaparsan, karşılığı ahretliktir.
İyi ol, iyi düşün, iyi insan yetiştir, iyilik içinde kal, iyilikten daha güzel
bir şey yok. Mutlu olmanın yolu başka insanlara faydalı olmaktır. Cennet ve Cehennem
de başka insanlara yaptığımız iyilikler/kötülükler iledir yani davranışlarımızla
bizi kendine alacaktır. Karşımızda kim varsa onun insan olduğunu unutmadan,
insan olmasının verdiği en yüce değeri göz ardı etmeden davranmak gerekir.
Çünkü yaratılmışların en üstünü, insandır. Diziler ilelebet devem etmiyor. Bir
süre sonra bitiyor. Bitmek zorunda kalıyor. Bitiriliyor. Çünkü artık karşılığı
kalmıyor, ilgi çekecek bir konusu olmuyor. İzlenilirlik oranı düşünce de sonlandırılıyor.
Ama ondan önce dizide sözleşmesi biten oyuncular bir şekilde dizinden
ayrılıyor. Oyuncu ya mezara ya da uzun seyahate gönderiliyor. Mezara
gönderilenlerin dönüş ihtimali yok, seyahate çıkartılanlara kapıyı yarı açık
bırakıyor film şirketi. Eğer ihtiyaç hissedilirse izleyici onun tekrar dizide
olmasını isterse bir yol bulup diziye geri dönüyorlar. Her ne kadar kendimi bir dizi
oyuncusu gibi hissetsem de rol yapan biri değilim ben. Bir defa yapıyorum,
yaptığım değerlendirilmeye tabi tutuluyor, ya iyi ya da kötü olarak
sınıflandırılıp ahretlik karşılığı yazılıyor bana. Onun için işimi ciddiye
almalıyım, defalarca çalışıp deneme imkânım yok. Hadi olmadı, bir kez daha
dünyaya geleyim, deme hakkım da yok. Bir defa geliyorum, yaptıklarımın
tamamının hesabını vermek üzere bir hayat yaşıyorum. Ne demişsem kendime, ne yapmışsam
kendime, yapacaklarım da öyle. Tekrarı olmayan bir hayatın hesabı da çetin
olacaktır. Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. O ağırlığı hafifletmenin
yolu tabi tutulduğumuz dünya sınavının kurallarına uymak ve puan getirecek
davranışlarımızla bu yolu yürümektir… |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
KELAMDAN KALBE - 25/07/2023 |
İyi dinlemek kadar etkili bir başka yol da iyi konuşmaktır. İyi konuşmanın etkisi, yan etkisi ve doğrudan etkisi saymakla bitmez. |
Devamı |