Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
ELVEDA HAYAT
23/01/2024 ELVEDA
HAYAT Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün, Kul Himmet
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü. Hayatın
alavere ve dalaverelerine kapalı bir yaşam sürdü. Ticaret yaptı, aldatmadı ama
aldatıldı. Aldatıldığı için gocunmadı, bildiği yolda devam etti, inandığı gibi
yaşamayı sürdürdü. Beni çok severdi tabii çocukları da. Çocukları sevindirmek
onun için vazgeçilmezlerdendi. Bir çocuğun gönlünü almak için cebindeki parayı
harcamaktan/vermekten çekinmezdi, çekinmedi. Nice muhtaçların gönlüne yol
buldu. Nicelerinin eşyasına bekçilik, nicelerinin derdine merhem oldu.
Çocukları için iyi insan olsunlar diye çabaladı durdu. Bir hastalığa yakalandı,
sabretti. Gevrek ve içe dokunan sesiyle “elhamdülillah” demekten geri durmadı.
Bana Kur’an okumayı sevdirdi. Kur’an okumayı sevdiren adam oldu. Öldü. Daha
doğrusu dünyalık hissesine ayrılan nefes sayısını tamamladı. Gerçeklere
uyanıktı. Gerçeklerin farkında olarak gerçek dünyaya gitti. Unutmadım. Unutmuyorum. Unutamıyorum. Yaptığı
güzellikler zihnimde terütaze bir şekilde duruyor. Onun namaz kılışını, Kur’an
okuyuşunu, sohbetini, hayatın geçici olduğu gerçeğini dile getirirken bir
denizi andıran yüz hattının dalgalanışını…
Ninem vardı, sessiz bir şekilde yaşadı. Kimseyi
kırmadı, gönül yıkacak her şeyden uzak durdu. En zor zamanımda beni evinde
barındırdı da liseyi bitirmeme vesile oldu. Ama bir gün bile bana mırın kırın
etmedi. Yüzünü ekşitmedi, beni incitecek bir bakışı dahi olmadı. Kendi halinde
tahsisli zamanını tüketti de gitti. “Elveda hayat” dedi de gitti. Bir şey sebep
oldu, adına hastalık denen bir şey. Sol tarafı felç oldu ama o bundan usanç
duyduğunu gösterecek bir söz dahi söylemedi. Bir gün ölüm haberi geldi.
Cenazesine zar zor yetiştim… Bir haber geldi. Telefonun diğer ucunda babam
vardı. Annen hasta çabuk gel, diyordu. Gittim, hastaneye götürdüm, bir daha
yaşadığı köyüne geri dönemedi. Dünyanın en iyi kadını, bu dünyaya son kez bakıp
gitti. Olgunluğu, insanlığı, anlayışı, hak hukuk gözetmesi, kapıya gelen hiç
kimseyi boş çevirmemesi, ağırbaşlı davranışı, inancı ve ibadetiyle gıpta
edilecek bir hayatın içinden “elveda hayat” cümlesinin gereğini yerine getirdi
ve cennete gitti. Üzerime titredi, koruyup kolladı, iyi insan olalım, diye
didindi durdu. Sevildi, sevdirdi kendini. Allah iyi kullarını sevdirirdi… Ele avuca sığmaz insanlar geldi geçti bu
dünyadan, gelip geçmeye devam edecek. Bütün ülkenin tanıdığı insanlar veda etti
bu hayata. Dünyanın tanıdığı, bildiği, sevdiği ya da nefretle baktığı niceleri
de gitti. Bir dağın başında yaşayan, kimseye bulaşmayan, kendi halinde zamanını
tüketen insanlar da öldü; fabrikası olanlar da... Çok fakirler de malının
sayısını bilmeyenler de… Kimisi çocukken, kimisi daha hayatının baharındayken,
kimisi gençken, kimisi de olgunluğa adım atmışken gitti. Sonuçta gitti.
Vedalaştı dünyayla, dünyalıklarla. Açlık korkusuyla sarsılan da oldu, nimetin
içinde yüzerken farkında olmadan isyan edenler de… Allah'ın nimetlerinden en
küçüğüne şükredenler olduğu gibi doyumsuzluk denizinde boğulup gidenler de
oldu. Rahmetli babam, “Bu dünyadan bir kibrit çöpü bile götüremezsin.” derdi.
Götüremezsin işte, hiçbir şey, maddi değeri olan tek bir şey bile… “Kefenin cebi yok!” söylenmesi kolay bir cümle
ama kabullenilmesi en zor cümlelerden biri. Kefenin cebi yok ki dünyada
biriktirdiklerini götüresin. Götüremezsin. Götüremeyeceksin. Karun kim bilir
misin? Elbette bilirsin: Gelmiş geçmiş en zengin
insan. Karun kadar malın olsa ne fayda? Çoğu zaman dinlediğimde etkilendiğim türkü
formunda söylenen, sözleri Kul Himmet’e ait bir deyiş var: Kul himmet üstadım gelse
otursa, Hepsi bu kadar. Hepsi buraya kadar... Sonrası dünyalık hayatın biter
de gidersin. Giderken götüreceklerin çok önemli. En değerli olan şey
ne? Götürebileceğin, görünmeyen heybeni görünmeyen sevaplarla dolduracağın yol
azığında neler var? Bir şeyler varsa ne mutlu sana! Ya yoksa? İşte o zaman
yandı gülüm keten helva! Yani fırsatı kaçırmışsın demektir. Geri dönüp telafi
etme imkânın ortadan kalkmış demek. Kaçırmamak gerek bu fırsatı çünkü telafisi
yok bunun. Gözlerin görürken, kulağın işitip dururken, aklını kullanma
imkânının elindeyken, iradenin sahibiyken her türlü nefsani hayata esaslı bir
“dur”, çekebilmelisin/diyebilmelisin. "Her nefis ölümü tadacaktır." Bu ayet Kur’an’da üç surede geçmektedir; Âl-i
İmran, 3/185; Enbiyâ, 21/35; Ankebut, 29/57. Bu ayetlerde "nefis", insanın ruhunu ifade etmektedir. Çünkü insan bedeni ölür ama
ruh ölmez. Ruh beden evininin misafiri
konumundadır. Ev yıkıldığında misafir de kendine başka bir yer bulur. İşte bu,
“elveda dünya” demektir. Bundan sonrası
ise ruhlar âlemidir. Ölüm, ruhun bedenden ayrılmasıdır. Bu gerçeklik, bize bir açıdan insanı insan yapan
unsurun, insanın bedeni değil ruhu olduğu gerçeğini haykırır. Bu anlamda ölen,
bedendir; ruh ise devamlıdır, ölümü tadandır. Zaten ölüm denen şey ruhun
bedenden ayrılmasından ibaret değil midir? Artık yeni bir mekâna taşınan ruh
yaşamaya devam eder… Geldik gidiyoruz. İman, amel ve ahlak üzere yaşanacak
bir hayatın istenen, özlenen, kazandıran bir hayat olduğu gerçeğini bütün
hücrelerimize kadar hissetmeden ölümün azametini anlamamız zor olur. Gerçek
âleme giderken yol arkadaşlarımız ve yol azığımız konusunu benimseyen biri
olarak yolculuk devam etmelidir. Sona doğru giderken yapılacak olanlar bellidir. Bütün
hayatımızın mihenk noktası bu olmalıdır. Bu düşünceyle yapılan yolculuk sona
ermeden önce kazanımlarımızla sona doğru gideriz. Bu yol çok da karmaşık değil aslında. Doğum, emekleme,
çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık. Sorumlu olma dönemiyle birlikte
hayatımızın ana fikrini oluşturmaya katkı sağlayacak söz de peygamber sözüdür: “Ölen
kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler.
Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve
malı geri döner, yaptığı işler (ameli) kendisiyle birlikte
kalır.” (Buhari, Rikak 42; Müslim, Zühd 5) Son: Yapıp ettikleri güzelse, ne güzel denebilecek bir ahiret
hayatı içinde mesut ve bahtiyarlardan olma fırsatı bizi bekler. Yok değilse işimiz hiç de kolay değil. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
Susmak... |
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
MÜSRİF ADAM - 31/07/2023 |
Giysilerin en güzeli olan takva elbisesidir. İnsanın süsüdür, gönlünün aydınlığıdır… |
KELAMDAN KALBE - 25/07/2023 |
İyi dinlemek kadar etkili bir başka yol da iyi konuşmaktır. İyi konuşmanın etkisi, yan etkisi ve doğrudan etkisi saymakla bitmez. |
Devamı |