
Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
Sessizliğin Kucağındaki Tarih: Kocaköy
27/11/2025 Sessizliğin Kucağındaki Tarih: Kocaköy (Karaz) Yolumuz bu kez Diyarbakır’ın kadim topraklarında, gürültüden ve karmaşadan uzak, kendi içine kapanmış mahcup bir güzelliği barındıran Kocaköy’e düşüyor. Şehrin kalabalığını arkamızda bırakıp ilçeye doğru yaklaştığımızda, bizi ilk karşılayan şey derin bir huzur ve tarif edilmesi güç bir sükûnet oluyor. Sanki zaman burada biraz daha yavaş akıyor, dünya telaşı bu tepelerin yamacında eriyip gidiyor. Sevgili dostlarım eğitimci Salih ve Harun beylerle sohbetimiz derinleştikçe, aynı düşünce ve duyguları paylaştığımızı daha iyi anlıyorum. Misafirperverlikleri ve sıcak sohbetleriyle beni önce tarihin derinliklerine götürüyor, ardından hızla geri getirip günümüzün sorunlarına ve memleketimizin geleceğine odaklanıyoruz. Bu içten ve güzel sohbet denizinde kulaç atmayı hiç bırakmak istemezken, bir yandan da ilçedeki eğitimin durumu ve çevreye dair derin bilgiler ediniyoruz. Sonunda, bir dahaki sefere tekrar buluşmak üzere sıcak bir vedalaşmayla ayrılıyoruz. Aklımda Kocaköy İmam Hatip Ortaokulu ve Atatürk Ortaokulu öğrencilerinin ilgisi, umut dolu bakışları ve çok çalışıp ülkemizi dünyanın zirvesine çıkarmak için verdikleri sözler kalıyor… Yolumuz bu kez cadde üzerindeki esnaflardan Mehmet ağabeye düşüyor. Çay eşliğinde, onunla birlikte Kocaköy'ün geçmişine doğru keyifli bir yolculuğa çıkıyoruz. İnsanından esnafına, herkesle olan sıcak diyaloglarımız ve derin sohbetlerimiz sürüp gidiyor… Yine ilçenin sokaklarına dönüyoruz. Kocaköy’ün toprağı bereketli, havası bir başka. İlçenin çehresini süsleyen en çarpıcı detay, hiç şüphesiz nar bahçeleri. Yeşil yaprakların arasından sarkan o kızıl mücevherler sadece bir meyve değil, bu toprakların sabrının ve bereketinin birer nişanesi gibi. Bahçelerin arasından geçerken duyduğunuz tek ses, rüzgârın yapraklarla olan fısıldaşması. Burası, pek dışa açılımı olmayan, kendi halinde, sessiz bir ilçe; ancak bu sessizlik ürkütücü değil, aksine ruhu dinlendiren bir dinginlik sunuyor. Dışarıdan bakıldığında içine kapalı görünen bu coğrafyanın insanı, bir o kadar dışa dönük ve sıcak. Sokaklarda karşılaştığımız yüzlerde, büyük şehirlerde unuttuğumuz o hesapsız samimiyeti görüyoruz. İletişime açık, misafiri baş tacı eden, bir selamla başlayan sohbeti hemen bir çay ikramıyla taçlandıran insanlar... Kocaköy’ün asıl hazinesi belki de bu sıcakkanlı yürekler. Fetih Ordusunun Ayak İzleri Ancak Kocaköy sadece nar bahçeleri ve sükûnetten ibaret değil. Burası, İslam tarihinin bu coğrafyadaki en önemli dönüm noktalarından birine şahitlik etmiş bir güzergâh. Tarih, Diyarbakır’ın İslam orduları tarafından fethinin bu topraklardan başladığını fısıldıyor. Rivayet odur ki; Hz. Ömer döneminde İyaz bin Ganm (ra) komutasındaki İslam ordusu, Diyarbakır surlarına dayanmadan önce bu bölgeden geçmiştir. Yöre halkının hafızasında canlılığını koruyan iki isim, bu tarihi olayı günümüze taşıyor: Muhammediyan ve Kafiran. İslam ordusunun, yani sahabilerin geldiği ve karargâh kurduğu bölgeye halk "Muhammediyan" adını vermiş. Karşı tarafta, o dönemde Bizans garnizonunun veya yerel güçlerin bulunduğu tepe ise "Kafiran" olarak anılıyor. Burası, bölgedeki ilk sahabe şehitlerinin verildiği yer olarak manevi bir ağırlığa sahip. Muhammediyan bölgesinden ilerleyen mübarek ordu, Kafiran tepesindeki direnişle karşılaşmış ve bu topraklarda ilk kanlarını akıtmışlar. O gün şehit düşen sahabilerin aziz hatırası, bugün bile Kocaköy’ün manevi ikliminde hissediliyor. Kafiran tepesine doğru baktığınızda, tarihin tozlu sayfaları aralanıyor sanki. Tepede hâlâ, o dönemden kaldığı söylenen gözetleme kulesi benzeri yapıların izlerine rastlamak mümkün. Bu kalıntılar, sadece birer taş yığını değil; yüzyıllar önce burada yankılanan kılıç seslerinin, tekbirlerin ve bir şehrin kaderinin değiştiği o anların sessiz tanıkları. Taşın Hafızası: Karaz Mağaraları ve Ulu Cami Kocaköy’ün tarihi sadece İslam ordularının gelişiyle de sınırlı değil. İlçe halkının ve resmi kaynakların sıkça zikrettiği eski ismiyle "Karaz insanlık tarihinin en eski sayfalarından bazılarını saklıyor bağrında. İlçenin hemen yanı başında yükselen kayalıkların içindeki Karaz Mağaraları, milattan binlerce yıl öncesine, Paleolitik çağlara uzanan bir yaşamın izlerini taşıyor. İnsanlığın avcılık ve toplayıcılıktan yerleşik hayata geçtiği o kadim dönemlerin sessiz şahidi olan bu mağaralar, ilçenin tarihsel derinliğini gözler önüne seriyor. Kocaköy’ün kalbi, yamacın en dibinde saklı: Ulu Cami. İlçeye tepeden bakarken önce taş evleri görüyorsunuz, sonra sarp bir yokuşun ucunda birdenbire beliriyor bu sade ve heybetli yapı. Kim tarafından hangi yılda yaptırıldığı bilinmiyor ama avludaki kitabelerden biri 1355’i fısıldıyor; Artuklu zamanı. Selçuklu zarafetiyle Artuklu gücünü birleştirmiş. Avluda küçük bir abdest havuzu dikkatlerden kaçmıyor. 2006’da eklenen ince minare ise bu tarihi yapıya uyum sağlamaya çalışıyor… İlçenin manevi dokusunu tamamlayan Ulu Cami ilçenin inanç köklerinin ne kadar derine indiğini gösteriyor. Ayrıca bölgenin manevi mimarlarından Şeyh Şerafettin Türbesi de ziyaretçilerini uhrevi bir atmosferle karşılıyor. Türbe yeni; ama içindeki kabir çok eski bir hikâyeyi taşıyor. Mekke’den gelip Diyarbakır Kurşunlu Camii’nde yirmi yıl ders vermiş, sonra buraya, Kocaköy’ün sessizliğine çekilmiş Şeyh Şerafeddin… Şeyh Ahmed-i Karazi’nin işaret ettiği yere, halkla belediye el ele verip bu türbeyi kondurmuş… Kocaköy; narların kırmızısında şehitlerin hatırasını, mağaralarının serinliğinde insanlığın ilk adımlarını, sessizliğinde huzuru, insanında ise kadim bir dostluğu saklıyor. Diyarbakır’ın fethine açılan bu kapı hem tarihe hem de kendi iç dünyasına yolculuk yapmak isteyenleri bekliyor. |
|
|
Yorumlar |
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
| DİYARBAKIR GEZİ YAZISI - 23/11/2025 |
| ğleden önce Dağkapı’dan içeri giriyorum. Güneşle parlayan Diyarbakır Surları’nın üzerinde yürümeye başlıyorum. Burası dünyanın uzunluğu ve korunmuşluğu bakımından ikinci büyük suru (Çin Seddi’nden sonra). |
| Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024 |
| Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı. |
| KELAMDAN KALBE - 31/01/2024 |
| Susmak... |
| ELVEDA HAYAT - 23/01/2024 |
| Bir dedem vardı hayat dolu, öldü... |
| DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023 |
| Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür. |
| NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023 |
| Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden? |
| FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023 |
| Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor. |
| ETON KOLEJİ - 24/08/2023 |
| Bir okul düşünün, ülke yönetimine gelenlerin çoğu orada yetişsin. Ülke entelektüellerinin tamamına yakını oradan mezun olsun. Sanatçılar, yazarlar, kültür adamları, bürokratlar… |
| PATATES KRİZİ - 03/08/2023 |
| İlk insan ilk peygamber Hz. Âdem ve oğulları |
Devamı |