• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/profile.php?id=666228323
  • https://twitter.com/durancetin
Site İçeriği

Kültür Dünyamız videoları
Duran Çetin
durancetin@hotmail.com
Midyat Gezi Yasızı
13/12/2025

Midyat

Hasankeyf’in o hüzünlü ve büyüleyici manzarasını arkamızda bırakıp yola revan olduğumuzda bizi bambaşka bir dünya karşılıyor. Yolculuğumuz, uçsuz bucaksız ovalardan taşın hüküm sürdüğü tepelere doğru evriliyor. Ve nihayet ufukta güneşin altında altın sarısı bir mücevher gibi parlayan, dillerin ve dinlerin kadim buluşma noktası Midyat beliriyor.

Burası alelade bir yer değil; sanki usta bir heykeltıraşın elinden çıkmış devasa bir sanat eseri, bir açık hava müzesi. Şehre adım attığınız an modern zamanların gri betonları silinip gidiyor; yerini asırların yükünü taşıyan, güneşle piştikçe sertleşen o meşhur "nahit" taşlarına bırakıyor.

Öğle Vakti

Öğle namazından sonra Cevat Paşa Camii’nin geniş, gölgeli avlusuna çıktım; 1925’te Midyat’ın ileri gelenlerinden Cevat Paşa tarafından yaptırılan bu taş cami, klasik Osmanlı mimarisiyle Mardin taş işçiliğinin en zarif buluşması gibi duruyor. Kesme kalker taşından inşa edilmiş yuvarlak kemerli revakları, ince uzun minaresi ve özellikle avlu kapısındaki ustalıkla işlenmiş çiçek-motifli taç kapısı insanı bir anda susturuyor. İçeride sade ama derin bir huzur var; ahşap tavan, mihrabın üstündeki kalem işi süslemeler ve güneşin vitraydan süzülen renkli ışıklarıyla namaz sonrası insanın içine ferahlık doluyor.

Tam avludan çıkarken yaşlı amcalardan biri beni gördü, “Hoş geldin, nerelisin?” diye seslendi. Bir anda etrafımı sardılar; ellerinde tespih, yüzlerinde Midyat’ın kırışık gülümsemesi. Sanki camide birlikte saf tuttuğumuz için kendilerine daha yakın hissettiler, samimiyetleri bir anda açıldı.

“Buraya kadar gelmişken eski Midyat’ı görmeden gitme,” dedi bastonlu amca. “Mor Gabriel’e, Deyrulzafaran’a gider herkes ama asıl Midyat yukarıda; taş konakların, dar sokakların içinde. Hacı Dayı Konağı, Kasr-ı Nehroz, eski gümüşçüler çarşısı… Kapı tokmaklarına iyi bak, her biri başka ses çıkarır. Akşamüstü Devlet Konukevi’ne çık, bütün Midyat ayaklarının altında.”

Amcaların tavsiyelerini yerine getirecek vaktim yoktu belki bazılarını görebilecektim. Giderken hepsi birden “Yolun açık olsun, yine gel!” diye seslendiler. Cevat Paşa Camii’nin avlusundan ayrılırken, o taş duvarların arasında duyduğum içten sesler, Midyat’ın asırlık sıcaklığının ta kendisiydi.

Konakların Heybetli Gölgesinde Bir Anı

Tavsiye üzerine eski Midyat’a daldım. Midyat sokaklarında yürümek, bir labirentin içinde kaybolmak gibi ama bu kayboluş insana huzur veriyor. Daracık sokakların iki yanına dizilmiş o görkemli konaklar, yüksek duvarlar ve taşın üzerine nakış nakış işlenmiş oymalar, insanı hayrete düşürüyor. "Taşın dili olsa da konuşsa" derler ya hani; Midyat’ta taşın dili var, hafızası var.

Şehrin bu etkileyici atmosferi, ziyaretçilerini adeta bir film karesinin içine çekiyor. Köşe başlarında görkemli konakların o heybetli duruşunu arkasına alıp fotoğraf çektiren turistler, bu anı ölümsüzleştirmenin telaşında. Her pencere pervazı, her kemerli kapı doğal bir stüdyo gibi. Konaklar, mağrur ve sessiz duruşlarıyla, önlerinde gülümseyen yüzlere asırlık bir fon oluyor.

Taş Sokaklarda Nal Sesleri

Bu sokakların tek hâkimi yayalar değil elbette. Kulağımıza ritmik bir melodi gibi gelen nal sesleri, bizi nostaljik bir yolculuğa davet ediyor. Midyat’ın dar sokaklarında, süslenmiş atlarıyla gezinti yapan turistler, şehrin masalsı havasına ayrı bir renk katıyor. Atların taş zeminde çıkardığı o tok ses, taş duvarlarda yankılanıp geçmişin seslerine karışıyor. Sanki bir zaman tünelindesiniz ve birazdan köşeyi dönünce eski bir kervanla karşılaşacakmışsınız gibi bir his uyanıyor içinizde.

Süryani Çöreği

Midyat’ın havası acıktırır, sokakları ise mis gibi baharat kokar. Taşın soğukluğunu kıran bu kokular, bizi şehrin zengin mutfağına götürüyor. Midyat mutfağı; Süryani, Arap, Kürt ve Türk lezzetlerinin harmanlandığı bir şölen sofrası gibi.

Ancak bu sofranın en özel, en karakteristik lezzeti hiç şüphesiz Süryani Çöreği. Fırınlardan yayılan o mahlep, tarçın ve karanfil kokusu sizi istemsizce kendine çekiyor. İçinde hurma ezmesi, badem veya ceviz saklayan, özel baharatlarla harmanlanmış bu çörek, çayın en kadim dostu. İlk ısırıkta ağızda dağılan o gevrek doku ve baharatların aromatik dansı, Midyat’ın kültürel zenginliğini damaklarınızda hissettiriyor. Bu çörek, sadece bir yiyecek değil; asırlardır bu topraklarda pişen ortak yaşam kültürünün tatlı bir simgesi.

Telkari

Burası, gümüşün sabırla imtihan edildiği, tel tel işlenerek sanata dönüştüğü yer: Telkari çarşısı.

Midyatlı ustaların, saç teli kadar ince gümüş telleri bükerek oluşturdukları o takılar, birer sabır abidesi. Vitrinlerde parıldayan o gümüş kolyeler ve yüzükler, binlerce yıllık bir geleneğin mirası. Burada aceleye yer yok; zira güzellik, tıpkı Süryani çöreğinin hamuru gibi sabırla yoğruluyor, telkari gibi ilmek ilmek işleniyor.

Ezan ve Çan Sesi

Midyat’ı Midyat yapan asıl ruh ise gökyüzüne baktığınızda gördüğünüz o eşsiz silüette gizli. Bir yanda göğe yükselen zarif minareler, hemen yanı başında asırlara meydan okuyan kilise çan kuleleri... İslam’ın hoşgörü iklimiyle harmanlanmış.

İnsanlar taş konakların ardında kaybolurken, nal sesleri ve baharat kokuları arasında Midyat bize son bir kez gülümsüyor:

"Taş yerinde ağırdır; ama burada taş, hafiftir, zariftir..."



76 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DİYARBAKIR EĞİL GEZİ YAZISI - 05/12/2025
Karşımızdaki alelade bir su değil; insanlık tarihinin başladığı, medeniyetlerin beşiği Mezopotamya’nın çorak topraklarına can suyu taşıyan kadim bir bereket kaynağı.
Sessizliğin Kucağındaki Tarih: Kocaköy - 27/11/2025
Yolumuz bu kez Diyarbakır’ın kadim topraklarında, gürültüden ve karmaşadan uzak, kendi içine kapanmış mahcup bir güzelliği barındıran Kocaköy’e düşüyor. Şehrin kalabalığını arkamızda bırakıp ilçeye doğru yaklaştığımızda, bizi ilk karşılayan şey derin
DİYARBAKIR GEZİ YAZISI - 23/11/2025
ğleden önce Dağkapı’dan içeri giriyorum. Güneşle parlayan Diyarbakır Surları’nın üzerinde yürümeye başlıyorum. Burası dünyanın uzunluğu ve korunmuşluğu bakımından ikinci büyük suru (Çin Seddi’nden sonra).
Güzel Okuldan Güzel İnsanlar Yetişti 1 - 10/08/2024
Çocukken ayrıldım köyümden. Daha yaşım 1o bile olmamıştı.
KELAMDAN KALBE - 31/01/2024
Susmak...
ELVEDA HAYAT - 23/01/2024
Bir dedem vardı hayat dolu, öldü...
DİZİ OYUNCUSU GİBİ - 23/09/2023
Hesabını veremeyeceğimiz bir hayat yüktür.
NEDEN DİYE SORMAK GEREKİR - 11/09/2023
Neden? Bunca yolsuzluk neden? Dönen dalavereler neden?
FİRENİ PATLAMIŞ GENÇLİK - 29/08/2023
Lise eğitimi zorunlu hale getirildikten sonra iş çığırından çıkmış halde freni patlamış bir gençlik yetiştirmeye devam ediyor.
 Devamı
SÖYLEŞİ VE İMZA
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam770
Toplam Ziyaret394075